Bekir Yalçınkaya Resmi Web Sitesi
  Sevgi Şiirleri
 


Sazın Telinden Sevgi Şiirleri

İYİ Mİ GÜLÜM

 

Şeyda bülbül gibi can kafesimde

Ötüp seni sevdim iyi mi gülüm

 

Bir ölüm zorluğu her nefesimde

Tutup seni sevdim iyi mi gülüm

 

Kâh sessiz yatakta kâh yâr sesinde

Yatıp seni sevdim iyi mi gülüm

 

Ne hainler vardı aşk bölgesinde

Satıp seni sevdim iyi mi gülüm

 

Hasretin sevdanın da ötesinde

Yetip beni sevdim iyi mi gülüm

 

Hudutsuz gönlüme her kıt’asında

Katıp seni sevdim iyi mi gülüm

 


SANKİ BEN ÇEKMEDİM Mİ

 

Bir gün çıkagelir diye boş yere

Sen baktın da ben bakmadım mı sanki

Yüreğindeki ateşi bin kere

Sen yaktın da ben yakmadım mı sanki

 

Unutturdun bir daha gülmesini

Özledim beni çağıran sesin

Düşlerine aşk kelepçesini

Sen taktın da ben takmadım mı sanki

 

Kaybettim sevdamın öz cevherini

Bulsam da sevemem bir benzerini

Aşk gömleği giyip azab terini

Sen döktün de ben dökmedim mi sanki

 

Çık gel neredeysen bitsin bu eza

Ne gerek var bir kaprise bir naza

Yetmedi mi  verdiğin bunca eza

Sen çektin de ben çekmedim mi sanki

 
 


SEN UNUTMA BEN UNUTMAM

 

İlk mektupta yazdığın ilk sözünü

Sen unutma ben unutmam cananım

Hoşlandığın ifademin özünü

Sen unutma ben unutmam cananım

 

Günün doğunca güneşin batınca

Hasret ile kalbin küt küt atınca

Bitkin düşüp bir uykuya yatınca

Sen unutma ben unutmam cananım

 

Hatırımda tuttum o günden beri

Hep göz göze geldiğimiz ilk yeri

Baş başa geçen o güzel günleri

Sen unutma ben unutmam cananım

 

Gün gelip bu sevdan buz tutsa bile

Zaman aşk gülünü kurutsa bile

Herkes sevdiğini unutsa bile

Sen unutma ben unutmam cananım

 

İki gönül ayrı ayrı kaldımı

Dal büyüyüp çiçek açıp soldumu

İkimizden biri erken öldümü

Sen unutma ben unutmam cananım

 
 


YETER Kİ SEN GEL

 

Düşümden düşünceme

Engelsin engel canım

Sana gelemem deme

Ansızın döngel canım

 

Neş’e yüklü baharda

Yüreğine aşk sadra

Çiçeklerin dallarda

Açtığı an gel canım

 

Hatıraları bırak

Dünü unut güne bak

Zor değil mutlu olmak

Yeter ki sen gel canım

 

Hasretin niyeti ne

Bundan daha kötü ne

Haydi sevda atına

Bu sabah bin gel canım

 
 


NİYET FASLI

-Torunlarım Serhat ile Merve’ye

 

Ey muttalip niyet uyuyor musun

Selâmcı bacının niyeti başka

 

Gurbetliktir diye dost kapısını

 Kapayan hancının niyeti başka

 

Her acının tatlı bir yanı vardır

Sebebsiz acının niyeti başka

 

Yerde yer bulmayıp göğe uzanan

Gökteki sancının niyeti başka

 

Bir yüzü dost bir yüzü kara kurşun

Riyakâr avcının niyeti başka

 

Eski yalan sahibini kandırır

Taze yalancının niyeti başka

 

Aşk faslında kalbler hüzünlenirken

Gülen kemancının niyeti başka



 

 

OHH OLSUN

 

Leylâ Leylâ diyen Mecnun misali

Yanıyorsun çöldesin ya.. ohh olsun

Demir çarık giyen Mecnun misali

Perişan bir hâldesin ya.. ohh olsun

 

Gönül var ki sevda pınarı olur

Gönül var ki can özünden can alır

Yâr bilmeze gülüm elden ne gelir

Tufandasın, seldesin ya.. ohh olsun

 

Gün olur kendi kendimi göremem

Gün olur aklımı başa veremem

Ahh! Şu kinim var ya, olmasa demem;

“Ateştesin küldesin ya.. ohh olsun!”

 

Bir acı ki Cennet hurması tadı

Bir hüzün ki neş’e yazılmış adı

Bir inat ki gam-kedere doymadı

Her yılanca dildesin ya.. ohh olsun


 

 

SUSMAK CEVABIM OLSUN

-Mehmet Aycı’ya

 

Gönül yatağına bir ömür mahkûm

Hasta yüreğimin umudu sen ol

 

Sebebler tükendi.. velâkin halâ

Yasta yüreğimin umudu sen ol

 

Kalbten kalbe giden yolda umutsuz

Dosta yüreğimin umudu sen ol

 

Bir avare kimliğiyle arada

Posta yüreğimin umudu sen ol

 

Yâd mekânda yâd gönüle isyankâr

Seste yüreğimin umudu sen ol

 

Madem vefasıza küs kararın var

Küs de yüreğimin umudu sen ol

 

Baş eğip susmaktır en güzel cevab

Sus da yüreğimin umudu sen ol

 


ELDE ARAMA SENDEYİM

 

Gurbetten sılaya çağlar akarım

Bir damlaya beni ırmak istersen

Ben aşka yürek gözümle bakarım

Gönlüme gel, beni görmek istersen

 

Verdiğim aşk sözümde hep durmuşum

Omuzuma can yükümü vurmuşum

Yüreğinde mekânımı kurmuşum

Adres orda beni sormak istersen

 

Sen avcıysan ben kekliğin olayım

Kanadımı kırıp yerde kalayım

Menzilinden bir gidip bir geleyim

Al nişanı beni vurmak istersen

 

Sonu gelmez bir aşk izi sürünce

Vara vara çıkmazlara varınca

İçini bir umutsuzluk sarınca

İçine bak beni bulmak istersen

 

Can hâli bu yaşanırsa ölünür

Bir gün ağlanırsa bir gün gülünür

Ben gitsem de gönlüm sende barınır

Yâdellere beni vermek istersen

 
 


KEZBAN

 

Düşüp peşimize ıssız bir dağda

Ha seni vurmuşlar ha beni Kezban

Ak kefene yaşanılacak çağda

Ha seni sarmışlar ha beni Kezban

 

Ömrünce tad alır arı çiçekten

Bülbül haz mı duyar kuru çiçekten

Sümbülden laleden sarı çiçekten

Ha seni sormuşlar ha beni Kezban

 

Gönül yansa can kafese sığar mı

Can kurusa cana rahmet yağar mı

Ayrılık son gurbet ötesi var mı

Ha seni sürmüşler ha beni Kezban

 


ANLARSIN

 

Gurur ikimizden de öç

Alınca anlarsın beni

Şu ayrılık ölümden güç

Gelince anlarsın beni

 

Ya aklından çıkar gitsin

Ya muhabbetle sar gitsin

Her uykunu bir ah sesim

Bölünce anlarsın beni

 

Çektin, bana da çektirdin

Boşa gözyaşı döktürdün

Ecel kapımızı bir gün

Çalınca anlarsın beni

 

Yakmaz sanma yakar taşı

Hem kuruyu hem de yaşı

Bedenini aşk ateşi

Sarınca anlarsın beni

 

Leyla isen Mecnun’a gel

Aslı isen Kerem’de kal

Son ocağa bindiğin sal

Varınca anlarsın beni

 

 


BİR SEN ANLAYAMADIN

 

Seviyorum demek zorun da zoru

El anladı bir sen anlayamadın

Bu sevdayı yakan alevi koru

Kül anladı bir sen anlayamadın

 

Can bacamda issiz duman tütünce

Bak gör, nasıl yandığımı, bütünce

 Aşkımı Acemce, Hindce, Latince

Dil  anladı bir sen anlayamadın

 

Sözün sözdü bu sözünden caydın mı

Caydığını ele güne yaydın mı

Kapına kaç kere geldim saydın mı

Yol anladı bir sen anlayamadın

 

Göz anladı sevgisiz baktığını

Su anladı susuz bıraktığını

Kum tanesi sinemi yaktığını

Çöl anladı bir sen anlayamadın


 


SORDUM ASLI ÇİNGENE

 

Nilüferden nilüfer

Yahşi bir esmer dilber

Gezer Sincan içinde

Evi barkı ekmeği

İşi fincan içinde

 

“Fal bakarım, fal” diye

İşmar etti, “kal” diye

Gözlerini devirdi

Fincanı ters çevirdi

Baktım, amcam içinde

 

Tuttu parmak ucumdan

Kâr etti avucumdan

Neler neler anlattı

On, on beş gemi sattı

Bir damacan içinde

 

Baldan tatlı sohbeti

Aşkı sara nöbeti

Sanki yalancı çiçek

Namahrem sevilecek

Can açsa can içinde

 

Sordum aslı çingene

Çin’den öte bin çene

Kıt’a kıt’a cilve naz

Aşk! Diyorsan aldırmaz

Türlü devran içinde

 


AŞKIN DA ZAMANI VAR

 

Zamanı gelmeyince

Aşk yanmaz ateş gibi

Yaksın desek de yakmaz

 

Dil-dudak kilitlenir

Sevda taşıyan nehir

Aksın desek de akmaz

 

Göz göze gelsek de ahh

Her bakış taş kesilir

Baksın desek de bakmaz

 

Gecenin yorgun ruhu

Şafak vakti asılır

Şafak kas kas kasılır

 

Gündüzün nuru söner

Sevenler köre döner

Ne ses ne soluk çıkmaz

 

Cilve-naz çirkinleşir

Uykular derinleşir

Kalksın desek de kalkmaz

 

Aşkın da zamanı var

Şimşek olup bu bahar

Çaksın desek de çakmaz

 

 


SELÂMIN ÖZLENİR

 

Bir gurbet ki gelip cana dayandı

Yüreğimin bütününde hasret var

Geç gündüzü.. gecelerim uyandı

Sigaramın tütününde hasret var

 

Haberin gelmezse yolun gözlenir

Her mektupta son selâmın özlenir

Sende sabır bende gurbet sızlanır

Bu sevdanın yetiminde hasret var

 

Ya geliver ya ben geleyim sana

Sen gelmezsen gurbet gelmez imana

Sen vermezsen bu sevdaya bir manâ

Yine, her gün batımında hasret var

 

GÜLÜM

Sevenin yüzünde neş’e

Sevilince olur gülüm

Meyillenme üçe beşe

Gel on ikiden vur gülüm

 

Yazı var kışı var aşkın

Dolusu boşu var aşkın

Sende ne işi var aşkın

Bende hayat bulur gülüm

 

Ferhatca dağları delsen

Mecnunca çöllerden gelsen

Keremce ateşte külsen

Söz yerine gelir gülüm

 

 

AKİBETİ YAŞLANDIK

 

Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde

Dünya tapulu malım, dağı taşı benimdi

Sultan Süleymanların beş yüz yaşı benimdi

 

Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde

Rüzgârlar ardım sıra şimşeklerin önünde

On bin fersahlık yolu katederdim bir günde

 

Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde

Yaprakta çiçek nasıl ise ben de öyleydim

Her şeyin zamanı var neyi nasıl göreyim

 

Yok eski yaşantımın mükemmelliği bende

Kendimi her arzudan mahrum görür gibiyim

 

İki kere tökezler oldum artık bir günde

Ömrümün gülzarında çölde yürür gibiyim

Toprağa düşmüş gibi erken çürür gibiyim..

 

 

GÖNÜL YANGINI

 

Bir gönül yangınına

Düştüğüm kırkıncı yıl

Bir hayâlin aslına

Koştuğum kırkıncı yıl

 

Bu kadar sürmez hayâl

Gerçeği vermez hayâl

Gönül sofrasında fal

Açtığım kırkıncı yıl

 

Baharıma kar düştü

Aklıma o yâr düştü

Yüreğime har düştü

Şaştığım kırkıncı yıl

 

Sevdalandım bir kere

Candan can vere vere

Sen nerdeysen o yere

Göçtüğüm kırkıncı yıl

 

 

GİT GİTME

 

Suskunluğun bir zulüm

Ya içini dök de git

Her gece bende gülüm

Ya şafak ol sök de git

 

İlk bakış son satırla

Mazimizi hatırla

Ya el ver oyalama

Ya elini çek de git

 

Duruşun buzdan bir dağ

Yağmurum ol cana yağ

Ya yaşansın mutlu çağ

Ya dünyamı yık da git

 

Düzensizim düzensiz

Gülüm olmuyor sensiz

Ya bensiz olma, bensiz

Ya dünyamı yık da git

 

YEMİNLİYİM

 

Unutma ki yeminim var

Sevmesen de seveceğim

Ölene kadar bana yâr

Demesen de seveceğim

 

İstersen hatırımdan çık

Seni anacağım sık sık

Mektuplarıma karşılık

Vermesen de seveceğim

 

Acılar bölüm bölüm de

Arama beni ölümde

Sana sevdalı gönlümde

Durmasan da seveceğim

 

Mazimi kökten kurutup

Firar etsen kutup kutup

Ömür boyunca unutup

Sormasan da seveceğim

 

 

AŞK BU

 

İki gönül hayat bulur

Bir gönüle sarıldınmı

Kalbler kederle yoğrulur

Sevgiline darıldınmı

 

Seni cezp eder gülüşü

Nazlı nazlı yürüyüşü

Gündüz hayâl gece düşü

Göre göre yoruldunmu

 

Gülüm, ızdırab çekerek

Gözyaşına var mı gerek

Aşk iklimindeyken yürek

Ölüp ölüp dirildinmi

 

Hüzün.. sevgiyle aşılır

Aşk.. ikiyle paylaşılır

Kadir kıymet anlaşılır

Hatırlanıp soruldunmu

 

Aşk bu.. gözgöze ilk bakış

Alev alev içten yakış

Tecellidir boyun büküş

Bir güzele vuruldunmu

 

 

BULURSAN BUL

 

Bir canım var kurban sana

Alırsan al senin olsun

Dikenini gönder bana

Koklanan gül senin olsun

 

Benim derdim sana neş’e

Bakma gözümdeki yaşa

Yüreğimi baştan başa

Bölersen böl senin olsun

 

Çalıp gittin benden beni

Keşke sevmeseydim seni

Benim gibi bir seveni

Bulursan bul senin olsun

 

Mazidir artık bu geçmiş

İnat etmişim dişe diş

Başına bir bir türlü iş

Al mutlu ol senin olsun

 

Gelmem ister yoluma bak

İster ağla yalvararak

Mutluluğa çıkmaz sokak

Yorulan yol senin olsun

 

 

ÖLMEDEN ÖNCE

 

İnsan.. akıbeti anlar

Hatırlar ölmeden önce

Son döşeğe bütün canlar

Yatırlar ölmeden önce

 

Dert kurşunu bağrı deler

Baştan sona canı eler

Düğümlenir kelimeler

Satırlar ölmeden önce

 

Fayda etmez poz, cilve, naz

Aş kül olur sular akmaz

İnadı elden bırakmaz

Katırlar ölmeden önce

 

Ecelin esince yeli

Candan kopmadan can teli

Çağırır oğul Veysel’i

Şatırlar ölmeden önce

 

 

GÜLŞEN

 

Sorduğum her nesne cevab vermiyor

Şimdi nerdesin sen, nerdesin Gülşen

İki gözüm bir cihanı görmüyor

Neye baksam ona perdesin Gülşen

 

Canda ateşimsin tende ayazım

Mecnun’da çölümsün Kerem’de sazım

Dağları deldiren yürekte sızım

Ferhat’ın yandığı yerdesin Gülşen

 

Sakladığım resimlerde dilimsin

Çıkmaz sokağımsın bitmez yolumsun

Koşa koşa yorulduğum hâlimsin

Yüze akıttığım terdesin Gülşen

 

Düşüncemdeki sen düşümdeki sen

Dünyada en ağır işimdeki sen

Bir gölge misali peşimdeki sen

Nereye gittiysem ordasın Gülşen

 

 

SIR

 

Aylar yıllar unutturacak derken

Hem gündüzüm hem gecemde sen varsın

Sorular cevabı bulacak derken

Çözülmeyen bilmecemde sen varsın

 

Hatıralarda gerçeksin canda sır

Ömrümü hapsettiğim mekânda sır

Yıl hesaba gelmez, günüm bir asır

Bir kelime üç hecemde sen varsın

 

 

ZAMAN HESABI

 

Beş bugün, on yarın, on beş öbür gün

Birleşir ay olur yıllar aşkına

Eli kelepçeli yol tepen sürgün

Keşke Mecnun olsa çöller aşkına

 

Tarasa aşkını çağlardan önce

Büyüse sevgiye dağlardan önce

Üşüse sevgiden karlardan önce

Sel olup çağlasa dilber aşkına

 

Karanfiller tutuşturup eline

Dolasa birkaç kelime diline

Bir Seher vaktinde Seher yeline

Sevdasını salsa güller aşkına

 

Sevda ne başta ne hedefte belli

Sevda işlendiği gergefte belli

Döşü kırık sermayesi üç telli

Saz ağlasa çalan teller aşkına

 

 

KADINIMA

-Makbule’me!-

 

İnan ki kadınım sen de olmasan

Bu dünyanın tadı kalmaz yaşanmaz

Kapımızı kimse çalmaz yaşanmaz

Her gün her gece bu tende olmasan

Can dünyası nefes almaz yaşanmaz

 

İnan ki kadınım hevesim sensin

Muhabbette sırdaş sevdada hayat

Yoksullukta bile sonsuz saltanat

Güzün yok kışın yok bahar dört mevsim

Uçuşan gönlüme kanatsan kanat

 

 

CEVAB VER

 

Ben bir boru bordum sen gel cevab ver

Kimde biter canım biterse hasret

 

Güneşin bir mızrak boyu indiği

Günde biter canım biterse hasret

 

Bakarız ki yarın olmazsa bugün

Dün de biter canım biterse hasret

 

Bülbülün yandığı gülün renginde

Tende biter canım biterse hasret

 

Sanma ki hasretin oymağı benim

Sende biter canım biterse hasret

 

Hem bir ömür boyu sürebilir de

Hem de biter canım biterse hasret

 

Sevene muradın hâsıl olduğu

Demde biter canım biterse hasret

 

CANA CAN ANAM

-Serdar’ımdan Durdu Anama

 

Gözyaşı nasihat yoldur gülüşü

Her evşen çiçekte bir diken anam

Zamana mekâna hâldir gülüşü

Çetin hesaplara çekilen anam

 

Geceleri sırdır gündüzü malûm

Yüreği Sina’da yanmaya bir kum

Tohumdan bir önce toprağa tohum

Yaprağa çiçekce ekilen anam

 

Bol nimeti bitmez yaz-kış ayında

Kula ibret cana can var huyunda

Kara sevdalara cihan boyunda

Yangını içinde yakılan anam

 

Can istesen canı verir özünden

Bülbüller naz isten güle nazından

Türk, A zeri, Acem/Arap kızından

Fahrünnisa olup dökülen anam

 

 
 
  Bugün 17 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol