Sazın Telinden Sevgi Şiirleri
İYİ Mİ GÜLÜM
Şeyda bülbül gibi can kafesimde
Ötüp seni sevdim iyi mi gülüm
Bir ölüm zorluğu her nefesimde
Tutup seni sevdim iyi mi gülüm
Kâh sessiz yatakta kâh yâr sesinde
Yatıp seni sevdim iyi mi gülüm
Ne hainler vardı aşk bölgesinde
Satıp seni sevdim iyi mi gülüm
Hasretin sevdanın da ötesinde
Yetip beni sevdim iyi mi gülüm
Hudutsuz gönlüme her kıt’asında
Katıp seni sevdim iyi mi gülüm
SANKİ BEN ÇEKMEDİM Mİ
Bir gün çıkagelir diye boş yere
Sen baktın da ben bakmadım mı sanki
Yüreğindeki ateşi bin kere
Sen yaktın da ben yakmadım mı sanki
Unutturdun bir daha gülmesini
Özledim beni çağıran sesin
Düşlerine aşk kelepçesini
Sen taktın da ben takmadım mı sanki
Kaybettim sevdamın öz cevherini
Bulsam da sevemem bir benzerini
Aşk gömleği giyip azab terini
Sen döktün de ben dökmedim mi sanki
Çık gel neredeysen bitsin bu eza
Ne gerek var bir kaprise bir naza
Yetmedi mi verdiğin bunca eza
Sen çektin de ben çekmedim mi sanki
SEN UNUTMA BEN UNUTMAM
İlk mektupta yazdığın ilk sözünü
Sen unutma ben unutmam cananım
Hoşlandığın ifademin özünü
Sen unutma ben unutmam cananım
Günün doğunca güneşin batınca
Hasret ile kalbin küt küt atınca
Bitkin düşüp bir uykuya yatınca
Sen unutma ben unutmam cananım
Hatırımda tuttum o günden beri
Hep göz göze geldiğimiz ilk yeri
Baş başa geçen o güzel günleri
Sen unutma ben unutmam cananım
Gün gelip bu sevdan buz tutsa bile
Zaman aşk gülünü kurutsa bile
Herkes sevdiğini unutsa bile
Sen unutma ben unutmam cananım
İki gönül ayrı ayrı kaldımı
Dal büyüyüp çiçek açıp soldumu
İkimizden biri erken öldümü
Sen unutma ben unutmam cananım
YETER Kİ SEN GEL
Düşümden düşünceme
Engelsin engel canım
Sana gelemem deme
Ansızın döngel canım
Neş’e yüklü baharda
Yüreğine aşk sadra
Çiçeklerin dallarda
Açtığı an gel canım
Hatıraları bırak
Dünü unut güne bak
Zor değil mutlu olmak
Yeter ki sen gel canım
Hasretin niyeti ne
Bundan daha kötü ne
Haydi sevda atına
Bu sabah bin gel canım
NİYET FASLI
-Torunlarım Serhat ile Merve’ye
Ey muttalip niyet uyuyor musun
Selâmcı bacının niyeti başka
Gurbetliktir diye dost kapısını
Kapayan hancının niyeti başka
Her acının tatlı bir yanı vardır
Sebebsiz acının niyeti başka
Yerde yer bulmayıp göğe uzanan
Gökteki sancının niyeti başka
Bir yüzü dost bir yüzü kara kurşun
Riyakâr avcının niyeti başka
Eski yalan sahibini kandırır
Taze yalancının niyeti başka
Aşk faslında kalbler hüzünlenirken
Gülen kemancının niyeti başka
OHH OLSUN
Leylâ Leylâ diyen Mecnun misali
Yanıyorsun çöldesin ya.. ohh olsun
Demir çarık giyen Mecnun misali
Perişan bir hâldesin ya.. ohh olsun
Gönül var ki sevda pınarı olur
Gönül var ki can özünden can alır
Yâr bilmeze gülüm elden ne gelir
Tufandasın, seldesin ya.. ohh olsun
Gün olur kendi kendimi göremem
Gün olur aklımı başa veremem
Ahh! Şu kinim var ya, olmasa demem;
“Ateştesin küldesin ya.. ohh olsun!”
Bir acı ki Cennet hurması tadı
Bir hüzün ki neş’e yazılmış adı
Bir inat ki gam-kedere doymadı
Her yılanca dildesin ya.. ohh olsun
SUSMAK CEVABIM OLSUN
-Mehmet Aycı’ya
Gönül yatağına bir ömür mahkûm
Hasta yüreğimin umudu sen ol
Sebebler tükendi.. velâkin halâ
Yasta yüreğimin umudu sen ol
Kalbten kalbe giden yolda umutsuz
Dosta yüreğimin umudu sen ol
Bir avare kimliğiyle arada
Posta yüreğimin umudu sen ol
Yâd mekânda yâd gönüle isyankâr
Seste yüreğimin umudu sen ol
Madem vefasıza küs kararın var
Küs de yüreğimin umudu sen ol
Baş eğip susmaktır en güzel cevab
Sus da yüreğimin umudu sen ol
ELDE ARAMA SENDEYİM
Gurbetten sılaya çağlar akarım
Bir damlaya beni ırmak istersen
Ben aşka yürek gözümle bakarım
Gönlüme gel, beni görmek istersen
Verdiğim aşk sözümde hep durmuşum
Omuzuma can yükümü vurmuşum
Yüreğinde mekânımı kurmuşum
Adres orda beni sormak istersen
Sen avcıysan ben kekliğin olayım
Kanadımı kırıp yerde kalayım
Menzilinden bir gidip bir geleyim
Al nişanı beni vurmak istersen
Sonu gelmez bir aşk izi sürünce
Vara vara çıkmazlara varınca
İçini bir umutsuzluk sarınca
İçine bak beni bulmak istersen
Can hâli bu yaşanırsa ölünür
Bir gün ağlanırsa bir gün gülünür
Ben gitsem de gönlüm sende barınır
Yâdellere beni vermek istersen
KEZBAN
Düşüp peşimize ıssız bir dağda
Ha seni vurmuşlar ha beni Kezban
Ak kefene yaşanılacak çağda
Ha seni sarmışlar ha beni Kezban
Ömrünce tad alır arı çiçekten
Bülbül haz mı duyar kuru çiçekten
Sümbülden laleden sarı çiçekten
Ha seni sormuşlar ha beni Kezban
Gönül yansa can kafese sığar mı
Can kurusa cana rahmet yağar mı
Ayrılık son gurbet ötesi var mı
Ha seni sürmüşler ha beni Kezban
ANLARSIN
Gurur ikimizden de öç
Alınca anlarsın beni
Şu ayrılık ölümden güç
Gelince anlarsın beni
Ya aklından çıkar gitsin
Ya muhabbetle sar gitsin
Her uykunu bir ah sesim
Bölünce anlarsın beni
Çektin, bana da çektirdin
Boşa gözyaşı döktürdün
Ecel kapımızı bir gün
Çalınca anlarsın beni
Yakmaz sanma yakar taşı
Hem kuruyu hem de yaşı
Bedenini aşk ateşi
Sarınca anlarsın beni
Leyla isen Mecnun’a gel
Aslı isen Kerem’de kal
Son ocağa bindiğin sal
Varınca anlarsın beni
BİR SEN ANLAYAMADIN
Seviyorum demek zorun da zoru
El anladı bir sen anlayamadın
Bu sevdayı yakan alevi koru
Kül anladı bir sen anlayamadın
Can bacamda issiz duman tütünce
Bak gör, nasıl yandığımı, bütünce
Aşkımı Acemce, Hindce, Latince
Dil anladı bir sen anlayamadın
Sözün sözdü bu sözünden caydın mı
Caydığını ele güne yaydın mı
Kapına kaç kere geldim saydın mı
Yol anladı bir sen anlayamadın
Göz anladı sevgisiz baktığını
Su anladı susuz bıraktığını
Kum tanesi sinemi yaktığını
Çöl anladı bir sen anlayamadın
SORDUM ASLI ÇİNGENE
Nilüferden nilüfer
Yahşi bir esmer dilber
Gezer Sincan içinde
Evi barkı ekmeği
İşi fincan içinde
“Fal bakarım, fal” diye
İşmar etti, “kal” diye
Gözlerini devirdi
Fincanı ters çevirdi
Baktım, amcam içinde
Tuttu parmak ucumdan
Kâr etti avucumdan
Neler neler anlattı
On, on beş gemi sattı
Bir damacan içinde
Baldan tatlı sohbeti
Aşkı sara nöbeti
Sanki yalancı çiçek
Namahrem sevilecek
Can açsa can içinde
Sordum aslı çingene
Çin’den öte bin çene
Kıt’a kıt’a cilve naz
Aşk! Diyorsan aldırmaz
Türlü devran içinde
AŞKIN DA ZAMANI VAR
Zamanı gelmeyince
Aşk yanmaz ateş gibi
Yaksın desek de yakmaz
Dil-dudak kilitlenir
Sevda taşıyan nehir
Aksın desek de akmaz
Göz göze gelsek de ahh
Her bakış taş kesilir
Baksın desek de bakmaz
Gecenin yorgun ruhu
Şafak vakti asılır
Şafak kas kas kasılır
Gündüzün nuru söner
Sevenler köre döner
Ne ses ne soluk çıkmaz
Cilve-naz çirkinleşir
Uykular derinleşir
Kalksın desek de kalkmaz
Aşkın da zamanı var
Şimşek olup bu bahar
Çaksın desek de çakmaz
SELÂMIN ÖZLENİR
Bir gurbet ki gelip cana dayandı
Yüreğimin bütününde hasret var
Geç gündüzü.. gecelerim uyandı
Sigaramın tütününde hasret var
Haberin gelmezse yolun gözlenir
Her mektupta son selâmın özlenir
Sende sabır bende gurbet sızlanır
Bu sevdanın yetiminde hasret var
Ya geliver ya ben geleyim sana
Sen gelmezsen gurbet gelmez imana
Sen vermezsen bu sevdaya bir manâ
Yine, her gün batımında hasret var
GÜLÜM
Sevenin yüzünde neş’e
Sevilince olur gülüm
Meyillenme üçe beşe
Gel on ikiden vur gülüm
Yazı var kışı var aşkın
Dolusu boşu var aşkın
Sende ne işi var aşkın
Bende hayat bulur gülüm
Ferhatca dağları delsen
Mecnunca çöllerden gelsen
Keremce ateşte külsen
Söz yerine gelir gülüm
AKİBETİ YAŞLANDIK
Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde
Dünya tapulu malım, dağı taşı benimdi
Sultan Süleymanların beş yüz yaşı benimdi
Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde
Rüzgârlar ardım sıra şimşeklerin önünde
On bin fersahlık yolu katederdim bir günde
Öyle bir arzu vardı ki gönül menzilinde
Yaprakta çiçek nasıl ise ben de öyleydim
Her şeyin zamanı var neyi nasıl göreyim
Yok eski yaşantımın mükemmelliği bende
Kendimi her arzudan mahrum görür gibiyim
İki kere tökezler oldum artık bir günde
Ömrümün gülzarında çölde yürür gibiyim
Toprağa düşmüş gibi erken çürür gibiyim..
GÖNÜL YANGINI
Bir gönül yangınına
Düştüğüm kırkıncı yıl
Bir hayâlin aslına
Koştuğum kırkıncı yıl
Bu kadar sürmez hayâl
Gerçeği vermez hayâl
Gönül sofrasında fal
Açtığım kırkıncı yıl
Baharıma kar düştü
Aklıma o yâr düştü
Yüreğime har düştü
Şaştığım kırkıncı yıl
Sevdalandım bir kere
Candan can vere vere
Sen nerdeysen o yere
Göçtüğüm kırkıncı yıl
GİT GİTME
Suskunluğun bir zulüm
Ya içini dök de git
Her gece bende gülüm
Ya şafak ol sök de git
İlk bakış son satırla
Mazimizi hatırla
Ya el ver oyalama
Ya elini çek de git
Duruşun buzdan bir dağ
Yağmurum ol cana yağ
Ya yaşansın mutlu çağ
Ya dünyamı yık da git
Düzensizim düzensiz
Gülüm olmuyor sensiz
Ya bensiz olma, bensiz
Ya dünyamı yık da git
YEMİNLİYİM
Unutma ki yeminim var
Sevmesen de seveceğim
Ölene kadar bana yâr
Demesen de seveceğim
İstersen hatırımdan çık
Seni anacağım sık sık
Mektuplarıma karşılık
Vermesen de seveceğim
Acılar bölüm bölüm de
Arama beni ölümde
Sana sevdalı gönlümde
Durmasan da seveceğim
Mazimi kökten kurutup
Firar etsen kutup kutup
Ömür boyunca unutup
Sormasan da seveceğim
AŞK BU
İki gönül hayat bulur
Bir gönüle sarıldınmı
Kalbler kederle yoğrulur
Sevgiline darıldınmı
Seni cezp eder gülüşü
Nazlı nazlı yürüyüşü
Gündüz hayâl gece düşü
Göre göre yoruldunmu
Gülüm, ızdırab çekerek
Gözyaşına var mı gerek
Aşk iklimindeyken yürek
Ölüp ölüp dirildinmi
Hüzün.. sevgiyle aşılır
Aşk.. ikiyle paylaşılır
Kadir kıymet anlaşılır
Hatırlanıp soruldunmu
Aşk bu.. gözgöze ilk bakış
Alev alev içten yakış
Tecellidir boyun büküş
Bir güzele vuruldunmu
BULURSAN BUL
Bir canım var kurban sana
Alırsan al senin olsun
Dikenini gönder bana
Koklanan gül senin olsun
Benim derdim sana neş’e
Bakma gözümdeki yaşa
Yüreğimi baştan başa
Bölersen böl senin olsun
Çalıp gittin benden beni
Keşke sevmeseydim seni
Benim gibi bir seveni
Bulursan bul senin olsun
Mazidir artık bu geçmiş
İnat etmişim dişe diş
Başına bir bir türlü iş
Al mutlu ol senin olsun
Gelmem ister yoluma bak
İster ağla yalvararak
Mutluluğa çıkmaz sokak
Yorulan yol senin olsun
ÖLMEDEN ÖNCE
İnsan.. akıbeti anlar
Hatırlar ölmeden önce
Son döşeğe bütün canlar
Yatırlar ölmeden önce
Dert kurşunu bağrı deler
Baştan sona canı eler
Düğümlenir kelimeler
Satırlar ölmeden önce
Fayda etmez poz, cilve, naz
Aş kül olur sular akmaz
İnadı elden bırakmaz
Katırlar ölmeden önce
Ecelin esince yeli
Candan kopmadan can teli
Çağırır oğul Veysel’i
Şatırlar ölmeden önce
GÜLŞEN
Sorduğum her nesne cevab vermiyor
Şimdi nerdesin sen, nerdesin Gülşen
İki gözüm bir cihanı görmüyor
Neye baksam ona perdesin Gülşen
Canda ateşimsin tende ayazım
Mecnun’da çölümsün Kerem’de sazım
Dağları deldiren yürekte sızım
Ferhat’ın yandığı yerdesin Gülşen
Sakladığım resimlerde dilimsin
Çıkmaz sokağımsın bitmez yolumsun
Koşa koşa yorulduğum hâlimsin
Yüze akıttığım terdesin Gülşen
Düşüncemdeki sen düşümdeki sen
Dünyada en ağır işimdeki sen
Bir gölge misali peşimdeki sen
Nereye gittiysem ordasın Gülşen
SIR
Aylar yıllar unutturacak derken
Hem gündüzüm hem gecemde sen varsın
Sorular cevabı bulacak derken
Çözülmeyen bilmecemde sen varsın
Hatıralarda gerçeksin canda sır
Ömrümü hapsettiğim mekânda sır
Yıl hesaba gelmez, günüm bir asır
Bir kelime üç hecemde sen varsın
ZAMAN HESABI
Beş bugün, on yarın, on beş öbür gün
Birleşir ay olur yıllar aşkına
Eli kelepçeli yol tepen sürgün
Keşke Mecnun olsa çöller aşkına
Tarasa aşkını çağlardan önce
Büyüse sevgiye dağlardan önce
Üşüse sevgiden karlardan önce
Sel olup çağlasa dilber aşkına
Karanfiller tutuşturup eline
Dolasa birkaç kelime diline
Bir Seher vaktinde Seher yeline
Sevdasını salsa güller aşkına
Sevda ne başta ne hedefte belli
Sevda işlendiği gergefte belli
Döşü kırık sermayesi üç telli
Saz ağlasa çalan teller aşkına
KADINIMA
-Makbule’me!-
İnan ki kadınım sen de olmasan
Bu dünyanın tadı kalmaz yaşanmaz
Kapımızı kimse çalmaz yaşanmaz
Her gün her gece bu tende olmasan
Can dünyası nefes almaz yaşanmaz
İnan ki kadınım hevesim sensin
Muhabbette sırdaş sevdada hayat
Yoksullukta bile sonsuz saltanat
Güzün yok kışın yok bahar dört mevsim
Uçuşan gönlüme kanatsan kanat
CEVAB VER
Ben bir boru bordum sen gel cevab ver
Kimde biter canım biterse hasret
Güneşin bir mızrak boyu indiği
Günde biter canım biterse hasret
Bakarız ki yarın olmazsa bugün
Dün de biter canım biterse hasret
Bülbülün yandığı gülün renginde
Tende biter canım biterse hasret
Sanma ki hasretin oymağı benim
Sende biter canım biterse hasret
Hem bir ömür boyu sürebilir de
Hem de biter canım biterse hasret
Sevene muradın hâsıl olduğu
Demde biter canım biterse hasret
CANA CAN ANAM
-Serdar’ımdan Durdu Anama
Gözyaşı nasihat yoldur gülüşü
Her evşen çiçekte bir diken anam
Zamana mekâna hâldir gülüşü
Çetin hesaplara çekilen anam
Geceleri sırdır gündüzü malûm
Yüreği Sina’da yanmaya bir kum
Tohumdan bir önce toprağa tohum
Yaprağa çiçekce ekilen anam
Bol nimeti bitmez yaz-kış ayında
Kula ibret cana can var huyunda
Kara sevdalara cihan boyunda
Yangını içinde yakılan anam
Can istesen canı verir özünden
Bülbüller naz isten güle nazından
Türk, A zeri, Acem/Arap kızından
Fahrünnisa olup dökülen anam