Bekir Yalçınkaya Resmi Web Sitesi
  Tefekkür Şiirleri
 

Tefekkür Şiirleri

 

DÜŞÜNEN ADAM

 

Elini çenesine

Koydu DÜŞÜNEN ADAM

Bir günü senesine

Saydı DÜŞÜNEN ADAM

 

İş aradı kendine

Eli boş döndü gene

Küfür geldi diline

Caydı DÜŞÜNEN ADAM

 

Vardı ya bir çok istek

Baştaki bakmadı pek

Sanki ateşten gömlek

Giydi DÜŞÜNEN ADAM

 

Dünyası oldu kafes

Alamadı hiç nefes

“Çal-çırp-yut!” diye bir ses

Duydu DÜŞÜNEN ADAM

 

Kıymak isteri cana

Kıysa var.. evlât-ana

En sonunda şaytana

Uydu DÜŞÜNEN ADAM

 

“Madem düzen bu!” dedi

Rüşvet yedi hak yedi

Şer safına ebedi

Kaydı DÜŞÜNEN ADAM

 

Artık yatı katı var

Etiketi iş yapar

Üstte doyanlar kadar

Doydu DÜŞÜNEN ADAM




HERKES SAHİBİNE

 

Semeri benim kadar.. yükü ağır.. işi zor

Eşeklerin yerine uyuz sıpalar gerek..

Bilgi yoksul tabutta, ikinci kez ölüyor

Cehalet doğruluyor, sümüğünü çekerek..

 

Çakalın uluması bir fasılsa ilimden

Asumanı yıksa da çakal çakaldır yine

Fazileti, ahlâkı kim alıyorsa kimden

Mücevher o.. girerek o kalıbın içine

 

Kukla deyip geçmeyin kalıba taç kuklalar

Güldürse de insanı al püsküllü fesiyle

Tarihte sırıtıyor Deli Petro denen Çar

..Ve oynak Katerina, Baltacı zübbesiyle

 

Akıl fikirin tacı nefsin ipine bağlı

Ya taht korunacaktır ya baht sürünecektir

Eşeklik de şeyhlik de insan tipine bağlı

Elbet çizdiğiniz o yolda yürünecektir

 

TARİHİ İHMAL

 

Önce sağlık.. hayatın tadını değiştirin!

Ya siz değişin, ya da adını değiştirin!

Sakarya tarihimiz, ihmale gelmez tarih!

 

Kocatepe’de ezan.. Sakarya’da çan sesi

Nerden esti bu hava, bu gaflet neyin nesi

Sakarya Caddesi’nde bu hâle gelmez tarih!

 

Yarabbi! Tarihime ait bir tefekkür yok

Bizim için can veren şehide teşekkür yok

Ayyaşın kitabında yok..dile gelmez tarih!

 

Maksadımız nasihat.. yolundan sapanlara

Şerefinden, şanından, aslından kopanlara

Kucağını da açmaz nafile.. gelmez tarih!

 

-Mustafa Baba!

BİZ DE VARIRIZ BİRGÜN

 

Nerde gurur, nerde mal mülk, nerde şan

Siz gittiniz biz de varırız bir gün

Ya vakti.. ya ömür yaşı dolmadan

Siz gittiniz biz de varırız bir gün

 

Ağaydınız, paşaydınız, beydiniz

Türlü türlü kuşandınız, giydiniz

Can vermeden rütbenizi soydunuz

Siz gittiniz biz de varırız bir gün

 

Kâh on beşti, kâh yetmişti yaşınız

Kâh tatlıydı, kâh acıydı aşınız

Yataklara düşüp mağrur başınız

Siz gittiniz biz de varırız bir gün

 

Çile mi çektiniz, keyf mi sürdünüz?

Kaç garibin defterini dürdünüz?

Gece gündüz ne hayâller kurdunuz

Siz gittiniz biz de varırız bir gün

 

Var mı idi bir ilminiz acaba

Ne koydunuz ömür denilen kaba

Bölük-pörçük, bazen de oba oba

Siz gittiniz biz de varırız bir gün

 

İLK SÖZE SÖZ

 

Allah’ım.. ben hamal küfesi miyim

Ben, bana gitmesem, ben olur muyum?

Neftsen nefse bir hâl küfesi miyim?

Ben, beni tutmasam, ben olur muyum?

 

Tedarik eylersin her nimetimi

Her nefeste verirsin mühletimi

Namus perdesiyle sarıp etimi

Ben, beni örtmesem, ben olur muyum?

 

İki can noktamda bir umman görüş

-Akıl gerçek, fikir gerçekteki düş-

Senin rahmetinle hangi şevk sönmüş

Ben, bana yetmesem, ben olur muyum?

 

Alın kader, göğüs iman perdesi

Dil yüreğin arzuhalde gür sesi

Son çarem olmadı nefsin ölmesi

Ben, bende artmasam, ben olur muyum?

 

Omuzda dirseğim, dirsekte elim

Elde beş parmağım amel çengelim

Ecel vakti coşup iştiyak selim

Ben, bende batmasam, ben olur muyum?

 

Nefsin meydanında başlayan savaş

Oyluğundan büktürüp yavaş yavaş

Dizi secdeye götürür halis baş

Ben, beni tartmasam, ben olur muyum?

 

Her âza bedende ayrı bir gaye

Her gayede yalnız ihlâs sermaye

İlk  söz üzre, söz verdiysem durmaya

Ben, beni gütmesem, ben olur muyum?

 

BİR ANANIN YÜREĞİNDEN

 -Şehid oğlunun mezarı başından ayrılmaz analara!

 

Elinde şanlı bayrak, göğsünde şehid oğul

Eğiliyor öpüyor, öpüyor acısından

Vatan! dedi bir kere gelini dul, kızı dul

İçinde üç kıyamet kopuyor acısından

 

Yüreği yangın yeri, gözleri kanlı çanak

Dayanmazdı bu derde takdir etmeseydi Hakk

Hem diyor ki: “Yakışmaz analara ağlamak!”

Hem de öz toprağını tepiyor acısından

 

Gecesi günden uzun günü geceden kısa

Dilinde bir ahh! var ki yarım heceden kısa

Bakıyor mermerdeki resme, taştaki süse

Gönlüne hep ferahlık serpiyor acısından

 

Kâh geceler yarısı kâh sabah ezanında

Ana.. şehid oğlunun başucunda, yanında

Kendisinin daha çok üşüdüğü anında

Şehidinin resmini örtüyor acısından

 

BİZ ESKİLERDEN YENİ DOĞACAKLARA

 

Gülersen güzelce gül, ağlarsan doğru ağla

Ey sessiz gecelerin vefakâr arkadaşı

Sanki yarın yok gibi çeneni sıkı bağla

Yirmi yıllık yatağın bir gün musallâ taşı

 

Ben.. öğle vakti derim, sen de akşam üstü de

Her vakit ecel vakti, can kafese küstü de

De istersen, “bu beden bu Dünya’ya süstü!” de

Siler atar her süsü iki damla gözyaşı

 

Destanın vardı hani sayfalara sığmayan

Ey aldanan gafil ey.. sen yalanı destan san

Kurtaracak seni o yol ki, Hadis ve Kur’an

Uyarsan Cennet’e yol, uymazsan hesap başı

 

Ağlarsan doğru ağla gülersen güzelce gül

Neyin varsa üstünde haydi inatçı sökül

Onca güzellik varken karaya vuran akıl

Sürünür Hakk’a karşı, sürünsün Hakk’a karşı

 

DELİ HİKÂYESİ

 

Deli.. taş at kuyuya yüz akıllıya iş ver

İş verdin ya.. akıllım gelir, elinden öper

Dünya nimeti sende, küflü devir senindir

 

Sen âlimsin sen velî, âlim-velî delidir

Âlemde caz mevsimi, her deli gülmelidir

Tut ülfeti vur yere, evir çevir senindir

 

Âlimin hin aklını yoksul kafanda topla

Şanına bu yakışır, zırt-pırt kârı hesapla

Ne binde on, yüzde beş, yedide bir senindir

 

Ahlâk; lâf saltanatı, yetim hakkı; haram taç

Yine tasdikten muaf, birinci sayfayı aç

Yaz Defter-i Kebir’e, yüz müzevir senindir

 

Senin olduğun yerde akıllının işi yok

Olmadığın yerde mi? mantıklı çok kişi yok

Geç itibar tahtına.. beni seyir senindir

 

BALKONSUZ ŞİİRLERİM

-Ecem’in seyre durduğu hâl..

 

Hayat Marşı;

     günlerim aylarımda

Yıllarımın manzarası gizlidir

Ömrümün çilesi Gülbahar’ımda

Unuttuğum dil yarası gizlidir

 

Sana karşı;

     rüzgâr eser su akar

Rüzgâra ak, suya es dedin mi hiç?

Diken cana batar, gül cana kokar

Bunlara ayrı manâ verdin mi hiç?

 

Hep gözyaşı;

    yoldaki yolcularda

Gidişin gelişi var mı bilinmez

Gurbet çöker yüreklere, art arda

Bir gurbet anısı kolay silinmez

 

Güç savaşı;

     ayak gövdeyi taşır

İki kulak duyar, cevab bir dilin

Eller hizmettedir, akıl baştadır

Âza ayrı ayrı, iş birbirinin

 

Sıksa taşı;

     suyu çıkaran Sultan

Zamanın mihenk taşında aşınır

Derman ibresini zor oynatan can

Gece gündüz kucaklarda taşınır

 

Kalb ateşi;

     kamçıdır her nefese

Heyecan olmazsa sevda yavandır

Şiir bir gülledir fitilli sese

Ateş gücü hedefini dövendir

 

Kalem kaşı;

    güzellik nişanesi

İnişi çıkışı, kabul ile ret

Heves..başarının talim hanesi

Hayâl ekseri olmayan bir servet

 

Pamuk başı;

     sanki bir Güz gazeli

Vakti mi doldu da erken ağardı

Dünya gururuydu, Dünya güzeli

Düğün, dernek, bayram.. derken ağardı

 

Ruh tıraşı;

     sakalımda işin ne

Hâlimin aynası, yazdığım şiir

Bakacaksan birinin geçmişine

Sözünden ziyade iş; gerçeğidir..

 

GERÇEKLER SIR İÇİNDE

  -Sudenaz’ım İstanbul’a hoş geldi..

 

Mucize değil kader, bu dünyaya intikal

Bir can solarken akşam, bir can açar şafakta

Güneş doğar ve batar, doğum ve ölümden hâl

Vesvese büyükse de, o bir zerre hak, Hakk’ta

 

Nefis helâl bulursa gözlerde menzilini

Gök bir bağ-bahçe olur, yer hoş sofrada sini

Oturtur başucuna doyurur sahibini

İki iştah; biri yer, biri ağlar damakta

 

El mideye çalışır, mide cimri bedene

Ölüm; nihai perde, hayattan el çekene

İlâhi bir emirle kapanmadıkça çene

Muhabbet sürecektir bir evde bir sokakta

 

Bazen dizler bükülür başlar göğe değerken

Bazen mühlet istenir ve vakit dolar erken

Mal, mülk; huzur, dün, bugün, şu gün, şurada derken

Ansızın durur zaman dönüp durduğu çarkta

 

Mucize değil; mutlak, gerçekler sır içinde

Basit gelen dünyanın idraki ekmel dinde

Cepsiz kefenli beden toprağa değdiğinde

Bir önceki hâl kayıp nazlı dünyasız farkta

 

VERGİ

 

Köy sofrası.. küflü çanak

Kör ocak.. külüne hasret

Usta öldü.. şaşkın yamak

Ter arıyor sulu sanat

 

İkram bilmiyor Taşşehir

Cömertlik ehline hasret

Köylü dilince hep tehir

Soylu küfür; “Ana-Avrat.!”

 

Tırpanın sevda türküsü

Akkız’ın gönlüne hasret

Ter kokan toprağın süsü

Güneşte kavrulan surat

 

Kıratlar üşür Temmuz’da

Rüzgârın yeline hasret

Bedel gök tuzdan ucuz da

Bilen kim.. bu nasıl murat

 

Yer arayan helâl tohum

Bir güz gazeline hasret

Saadet; siyasi dam-dum

İntihar; krizden rahat

 

Vah.. kirli paranın sesi

Sesin güzeline hasret

Manukyan; günah perdesi

Açar,örter üç beş gavat

 

VE ALEYKÜMSELÂM

  -Oğul Serkan!

 

..Ve aleykümselâm ey candan özgem misafir

Yerin başköşemizde ikram itibar sana

Doyur karnını, ye-iç, şöyle yaslan arkana

 

Bir Tanrı(!) misafiri, her şeyden üstün gelir

Hangi arzun var ise, söyle hele, çekinme

Bu akşam gidemezsin, ikide bir yekinme

 

Gönlü Cennet’ten bir bağ dosta hizmet edenin

Niyet i rızk tarlası, ilmi varsa sonsuz kâr

Evimizdeki efrad üç gün sana hizmetkâr

 

Yalnız.! İlk sabah erken.. ve ilk horoz öterken

Bizimle kalkacaksın, yapacağın farzın var

O ki; dört rekât namaz.. onunla Salih beden

 

..Ve onunla Mü’min’ler saf tutarken Allah’a

O saflardan bir ince tefekkür kalkar şaha

Yollanır mazlumlara, koruyacak dualar

 

AHH! ÇEKEN ANADOLU AK.! DEDİ

  -Ne zaman? İki sıfır, iki iki’de..

 

Umud tükenince, hayâl bitince

Sağı solu AK Partili’yim! dedi

İnsanda insanın aklı yitince

Aklın yolu AK Partili’yim! dedi

 

Kazancına hile haram katmayan

Banka kurup hazine boşaltmayan

Ürettiği mahsul para etmeyen

Anadolu AK Partili’yim! dedi

 

İhale alırdı sürmeye sefa

Üç-beş entel, beş-on kefere kafa

Teröristler uğrar oldu da af’a

Şehid dulu AK Partili’yim! dedi

 

Şavkı düştü gecesine sabahın

Bitti devri, hak sömüren tamahın

Ne hikmettir; şu horlanan –Allah’ın

Garib kulu- AK Partili’yim! dedi

 

Çiftçiye, işçiye.. ve dahi beye

Kıymet verilmedi verdiği rey’e

Tohumuna hasret tarla.. gübreye

Muhtaç çalı AK Partili’yim! dedi

 

Ahı tuttu halkın ahüzarının

Endişesi kalktı dünden yarının

Has kovanda mahzun kalan arının

Süzme balı AK Partili’yim! dedi

 

Bu iradesidir Laz’ın Tatar’ın

Yoz kervandan kopan soylu katarın

Sitaresi bozuk olan Star’ın

Karnavalı AK Partili’yim! dedi

 

Gidersen ceddinin izine doğru

Akar haslet NUR’u yüzüne doğru

Bu millet sözünden özüne doğru

Yol alalı AK Partili’yim! dedi

 

DAĞLAR HEY

 

Ey dağlar! Yüce dağlar, hâli efkârlı dağlar

İçimde bir sıkıntı başlar sizi andıkça

Niçin sizin özünüz daima harlı dağlar

Benim de özüm harlı bir çöpünüz yandıkça

 

Ey dağlar! Koca dağlar hâli esrarlı dağlar

Yol gitmez kervan gelmez, çıkılmaz başınız var

El değmemiş gencecik kız gibi arlı dağlar

Ladinli yanağınız, kara çam kaşınız var

 

Ey dağlar nice dağlar, vadili yarlı dağlar

İçimde bir sıkıntı, hattâ bir tufansınız

Karacoğlan, Köroğlu, Ferhat, Avşarlı dağlar

Sevdalı gönüllere şiir okutansınız

 

İMTİHANLIK HİKÂYE

 

Bir ömürlük hikâye, beşikten bastona dek

Yıllar iman yüklü mü,ne var neyin içinde?

Geçmiş.. tarihten yaprak, bilinmeyen gelecek

Zaman ve mekân gizli köhne beyin içinde

 

Sen! önce bir hevestin çığlık çığlık duydular

Dünya’ya tertemizce teşrifatın var idi

Ohh! dedi sevdiklerin, seni yıkayan sular

Akarken topraklara, sanki misk amber idi

 

Gözyaşın mukaddes mi, bilsem, niye ağlarsın

Kulağındaki sesi duymadım ki ses versem

Hakk’a teslimiyet mi? Ahh! bilsem kime yârsın

Hataya düşer miyim, okşarsam ve öpersem?

 

Sır nedir? Sır hayatın kısacık kendisidir

Taşıdığı değerler, yaşandıkça çözülür

İnsan.. Rabb’ine sadık, ruhun efendisidir

Tarih tarih büyürken destanları yazılır

 

Balam, sana ve bana bu dünya yalan değil

Yalan olanlar biziz abes iştigal bir de..

Hele ki, ömür boyu uyunacak han değil

Han mı kaldı, ölümün büyüdüğü şehirde?

 

Bu hikâye kısalır ömrün sonuna doğru

Çekilir güç bedenden bastona kalır gurur

 Rezil yataklar bıkar veda gününe doğru

Dilsiz başları tutan küflü yastık doğrulur

 

Şu külçe bedenini örten yorgan bıkmaz mı?

Uçuşurken çarşaflar inleyen nağmelerden

Sen asla bilemezsin sonbahar mı son yaz mı

Nerede, hangi vakit kapanacak son perden

 

Bir de külüngün var ki; Nemrud’ların benzeri

Ağzından Allah sözü hiç çıkmadıysa yandın

Hakk’a hakkaniyete döktüysen alın teri

Bir Tevhid sevdasını taşıdıysan kazandın

 

..Ve sen bir hikâyesin kimler, nasıl okudu?

Geride bıraktığın her şeydesin, her şeyde

“Eşhedü en lâ ilâhe illâllah” dokudu

Güzel idiysen vuslat.. sana semaî neyde..

 

HE HÜ KEM KÜM

-İmam Hatipli Gençlere!

 

Kılık.. rütbe hastası

Merasim.. şenlik yası

İkinci ölüm; alkış

 

Namus.. serbest piyasa

Beden..etten bir kasa

Sermaye; kapış kapış

 

Ahlâk.. ağızda salya

Manukyanlık madalya

Küfre antika satış

 

Düzen.. üç-beş cadaloz

Arzu-emel.. şişkin poz

Mühlet; nefsi aldanış

 

Şekil.. dünyalık yapı

Özcan.. birinci kapı

He hü.. kem küm de yanlış

 

Surat.. yaz-boz tahtası

Kafa.. intihar tası

Fikir; uyuşmuş kalmış

 

Çare.. imanlı nesil

Soru.. nerede, nasıl?

Cevab; yurda kök salmış

 

Nur yolu.. Kur’an,Sünnet

İnsan.. nesligül heybet

Şükran; Müslim davranış

 

Gençlik.. takviye kuvvet

Küfüre sed, kine sed

Kutlu olsun uyanış

 

HÜNER HİNDİDE

 

Hak.. gözde yaş alında ter

Kim, kimlere terler, kim yer?

Biliyorsan gel cevab ver

 

“Arpa!” desem, “Ağaç!” dersin

Tarlaya Domuz istersin

Öküz ne? Ne biçim öter?

 

Kaç nal çakılır kargaya?

Kaç kanat takılır taya?

Koç yüzüstü nasıl yüzer?

 

Kuzu nasıl tasma taşır?

İt hangi çanla dolaşır?

Çoban mı Kurt? Sürü güder..

 

İnsan çamda, Keçi iner

Kuşlardan Hindi’de hüner

Han beğenmez köşkte tüner

 

Ya baca? Noel’e tünel

Çağıran var..bize de gel!

Baba iner, baca söner

 

Köy köy de.. kent neye benzer?

Bir değirmen.. insan ezer

Kent bu.. çarkı böyle döner

 

Hem seyis, hem ağa Batı

Bizimkiler Arap Atı

Biri iner, biri biner..

 

BIYIK DÜŞTÜ REFİK BEY

 -Refik Mertsöz’e..

 

Bu ne hâldir! dedim cümle âleme

Kuzu öttü, kuş meledi Refik Bey

Yediden yetmişe, tüm(!) sülâleme

Dil yutkundu, baş meledi Refik Bey

 

Dünya dert tarlası gariban şokta

Vicdan; insaf defterinde bir nokta

İmansız menzilden atılan okta

Can inledi, taş meledi Refik Bey

 

Çelenkler süsledi fakir naaşı

Tabut saray.. dua memur maaşı

Sevgiler buz tuttu, sevdalar aşı

Gönül sustu, düş meledi Refik Bey

 

Yalan sağdan esti, şer soldan aktı

El verip de sarıldığım el yaktı

Mideler rızkını göbekten çekti

Ağız şaştı, diş meledi Refik Bey

 

Gam şiirim iki kuru kelime

Başımdaki karga güler hâlime

Bir gövdeyi beşe bölen zalime

Yumruk güldü, döş meledi Refik Bey

 

Kadınımdı.. cenazemi hiç etti

Öldü! dedi yüreğimden göç etti

Mertliğimi bir tutamcık saç etti

Bıyık düştü, kaş meledi Refik Bey

 

Havva’dan beri

NİHAYET İNSANIZ

 

İnsanız nihayet.! bir pıhtılık kan

Kaf dağına benzer mağrur başımız

Tecelli gününde can verince can

Geride sel olur keder yaşımız

 

İnsanız nihayet.! mal-mülk sahibi

Yunus’un dilinde yok ilk sahibi

Molla Kasım’ların sigası gibi

Çekilir hesaba yetmiş yaşımız

 

İnsanız nihayet.! nefis azsa da

Bendini unutup gezip tozsa da

Üstünde bir süslü BEKİR yazsa da

Dil vermez kimseye mezar taşımız

 

İnsanız nihayet.! bir yüzü deli

Bir yüzü Allah’a çevrilmiş Velî

Eyyüb’ün selâmı geldi geleli

Âleme yetmekte sabır aşımız

 

İnsanız nihayet:! maddede manâ

Edeb kaldırımlı caddede manâ

Mü’min sayılacak raddede manâ

İnsan kıymığıdır bizim boşumuz

 

İnsanız nihayet.! aciz bir kuluz

Ahiren evliyiz zahiren duluz

Rehber Resûl’ümüz, Kur’an yolumuz

Sonsuzluk huzuru iman koşumuz

 

İnsanız nihayet.! insanız insan

Gövde dev olsa da an.. nefeslik an

Geldik yalan gittik yalan Dünya’dan

Bir ömürmüş hayâlimiz, düşümüz

 

 

DAL KIRMAZSA

 

Dal kırmazsa, sağdan soldan

Esen yelden zarar gelmez

Hakk üzere doğru yoldan

Gelen selden zarar gelmez

   Baş kibire eğilmezse

   Haramı helâl bilmezse

   Eğer sözü haklı sözse

   Sivri dilden zarar gelmez..

 

   İDAREDE DELİ VAR

 

 İdare olunan olunmak için

  Mühür ele geçer baş devlet olur..

  Hatır sofrasında bulunmak için

  Oylanan hep baba, halk evlat olur..

Böyle bir düzenin kuyruklu kulu

Çile emeklisi yetimi dulu

Enkazı; zengine molozlu yalı

Postu; hortumcuya yat/uzan olur..

 

     GEVİŞİMİZ BAŞKA DİŞİMİZ BAŞKA

      

        Sıkışsak 'Yukarı Makam!' diyoruz

        Heybeyi düşürsek 'Ah Arkam!' diyoruz

        Sevmediğimize 'Be Adam!' diyoruz

              Deyişimiz başka, işimiz başka

              Gevişimiz başka dişimiz başka

              Başkalar içinde laçkayız/laşka

 

ÇAĞLAR BOYU PEŞREV

 

Pehlivanlık ne kıspette ne yağda

Has çobanlık ne ovada ne dağda

    İnsanın rütbesi özünden geri

    Kul’un Kalû Bela sözünden beri

Hakk-ı tanımaya bir berat vardır

Berat kılıçdarı kaç Murat vardır

  Mehmet’in Ata’sı Osman evlâdı!

  Ya sen’ Osman’ın şu susan evlâdı!

Çağ açıp kapatan devrin nerede?

Dön de bak ardına, yerin nerede?

 

PUTLARIM ÖLMEMİŞSE

 

Gıybet.. ağu lokma.. yutulmaz iri

Yalan.. Şirretliği soluyan diri

Yarab! Nefse hâkim eyle Bekir'i

   Yalandan gıybetten şerden uzak tut

   Küfrün kol gezdiği yerden uzak tut..

 Bulaşmasın asrın çamuru, kiri

 Fitnesi, fücuru, yahut kâfiri,

 Bunlar birer helva tatlısı Mabut..

 

     PUTLARI ÖLMEMİŞLERE

 

 Bir yürek sıcağında diri Papa'da olsan

 Madenci ocağında eğri çapa da olsan                 

Yüreğin masuma hınç, zalime gülme ise

Yüreğin masuma hınç, zalime gülme ise

Vazifen Hakk'a karşı değil de zulme ise

Hâl; makama büyüklük, kulluğa hata verir     

 Âleme, ilmin şiddet, sözün safsata verir..

Budur, ezelden beri âlimin küflü hâli,

Bu hâldir büyüten o sonu gelmez vebali..

 

ALLI TURNAM SAK SAK OL

 

Öttür Gönül.. zurnayı

Vur gözünden Turna'yı..

         Turna Gök'te uçmasın,

          Sümbül yerde açmasın

Amma vatan ve millet

İskeletin; Kemik-Et,

         Ona zarar sanadır,

         Özündeki canadır.

Olacaksan Ana ol,

Birliğinden yana ol,

         Zaman puslu bir zaman,

         Sak, sak ol, aman.! Aman.!               

 

KUDUZ İT MİSALİ

 

Taşları bağlayıp itleri salan

Milletten olanın vay ki hâline

Kuduz it misali her cana dalan

İlletten olanın vay ki hâline..

    Aşk ile bir Ferhat dağı deldiyse

    Cehalet gittiyse ilim geldiyse

    Asr-ı Saadet'le Put'lar öldüyse

    Şirretten olanın vay ki hâline..

 

BÜYÜKLÜK KİMDE

 

 Hak aramak büyük iş

  Hak verende büyüklük

  Kendine az, mazluma

  Çok verende büyüklük

        Bana göre şu emek

        Bal tasında taş yemek

 Aza verince ayar     

 Nefis nefsiyle doyar

 En son, en ilki sayar 

 İlk verende büyüklük

  

BİR İKİDEN BİRİNE

 

Bir ikiye karışırsa çok olur

Bir, birinden ayrılırsa yok olur

Bir imansız can, bedene yük olur

Ya Rab! Regaib’in kutlu kıl bize

 

HAKK’A VARAN YOLDA BİZ

 

Buyurun masa hazır, gam hazır, tasa hazır

Sevr’in yıkamadığı ülkeyi Haçlı yıkar

Haçlı Haç’ını Türk’ün mangurt beynine kazır

Bu ülkeyi yıksa tek AB amaçlı yıkar

 

Böyledir zannedene tavsiyemiz odur ki

Türklük iman ihlâsla Hakk’a varan yoldur ki

Hep mazlum insanlığı mertçe saran koldur ki

Çıkagelir Asya’dan zalimhaneyi yıkar..

 

İBRAHİM HAKKI EFENDİ’CE

 

Buza tuz ekilmezse ayakları kaydırır

Yerden ot sökülmezse el malını yaydırır

Araya ya bir fitne ya da kibir girerse

Kırk yıl hatırlı olan dostu dosttan caydırır

     Hayatı seven insan mematta şükür söyler

     -Görelim Mevlâ neyler neylerse güzel eyler..

 

BEN NE BİLEM

 

Nerelidir bu Murat Sel

Gökler’lidir sadede gel

Yozgatlı’nın başı mı kel

    Ben ne bilem Hasan bilir..

 

Heyet; 36 kişi

Zahir konuştular işi

Ey Sincan’ın yoz çebişi

    İşe mührü basan bilir,,

 

  DAMDA DELİ BÜYÜTMENİN ÜSLÛBU

  

Verilen üç kuruş  zam/ ÜST’e göre muazzam..

   Akıl bozan bu zamdan/ Dama çıkan be adam

   İn aşağı yoksa ..nı/ Görürsün çökerse dam..

 

HARAMZADENİN HUZURUNA

 

Şeriat ne? Kur'an'la Sünnet'in bütünlüğü

Ehl-i Kur'an ne? Ayet ve Hadis'ler bütünlüğü

   Hayatına İslâm'ın esaslarını veren

   Özünü Ehl-i Beyt'in huzuruna gönderen

Her kimse Hakk'tan korkar, hakkı korur elbette

Devlet yaşar, insanı yaşatılan Devlet'te

    Âlimden âlim olmaz, deliden kâmil Veli

    Mü'min de hırsız olur, haram sütse Evvel'i..

 

NEYE NE DENİR   

 

Bir neşter altına yatınca gülüm

Madenin hilesi denilmez buna

Sağ iken, ansızın gelince ölüm

Kaderin cilvesi denilmez buna

 

Ne hastalar gördüm, ‘Anam!’ diyen hep

Halbuki doğuşta baba da sebeb

Soyunmuş bir insan; ne makam, ne cep

Nefesin kölesi denilmez buna

 

FETVACI İMAM PROFLA TAMAM

 

Ecel.. bağladı çeneyi

İmam.. konuştu keneyi

     Zina, fuhuş budur, dedi.

 

Mandacı Bezirgan’ıyla

Kopuk Tuncay şirk çanıyla

    Çaldı, ortalığı gerdi

 

Mânâda bir eksiklik yok

Madde denen zehirli ok

    İmanlıyı yere serdi

 

Ölüm; yeni dirilişse

Sağlık; ölümlük bir işse

    İmam niye fetva verdi?

 

   NE GÜZELDİR

 

"Sessizlik sesine düşmeden önce

Hakk'ın huzuruna varmak güzeldir

Ölüm nefesine düşmeden önce

Kefeni bedene sarmak güzeldir..

 

Şefaat kimdendi? Resulullah'tan,

Ya Eşref-i mahlûk? Geldi ALLAH'tan

İster bilme, ister çerağında yan

İnsanlık safında durmak güzeldir..

 

İslâmsın ki Kutlu Doğum'ların var

Dua dua Zikir boğumların var

Bu gece yükünü Hakk yoluna sar

Cana rahmet yükü vurmak güzeldir.."

 

  BAŞKANIM LÂFI

 

Ortada bir seçim havası yokken

Yağcılar meydana iner oldular

Baş tutacak kadar dâvâsı yokken

Parti başlarına tiner oldular

 

Neme nem şeyse başkanım lâfı

Başkanlar bu lâfla yaparlar gafı

Üç buçuk adamlar sarıp etrafı

Adamdan adamı kınar oldular

 

LÂFLA MAKARA

 

Baktım bardak içine

Bir Derya şurup vardı

Baktım tabak içine

Etobur gurup vardı

 

Bir oldu seksen kişi

Lâfla makara sardı

Makaranın genişi

İpsiz sarım yapardı

 

VİCDANİ VE CANİ

 

Kör nefsin bir aylık muhasebesi

Milyon kere hesap verir âleme

Her yürek taşırsa vicdani sesi

Kuş bile yem olmaz yenilmez yeme

 

Eza hiç hak değil, hattâ hayvana

Amir kim ey cani döktüğün kana

Eğer ki kıyarsan bir masum cana

İnsanım; insandan olmayım deme

 

TİKRİT SIRTLANI

-Saddam Efendi ipe düşmeden-

 

İnsanlık postuna girdi gireli

Zalimlik yapmıştı başı pireli

Üstü Cennet olan izbe Tikrit'te

Saç-sakal; Robenson, yatağı bitte

Dövüldü demek ki, kaşı yaralı

 

Saltanat ne idi? Ömürlük beleş

Makam ne? Tahtında sırıtan keleş

Bir tavşan misali kaybolup gitte

Aslını bırakma kuduz bir İt'te

Yoksa kurşun olur sulhun kuralı

 

BELGE

 

Ne hikmetse biz bizi

Belgeleriz öteden

Hayal ve fikrimizi

Gölgeleriz öteden

   -Kulluk nedir bilmeyiz

 

Eldeki kalem tırmık

Doğrul kazmam dağı yık

Himmet.. boğazımı sık

Arpa yeriz öteden

   -Pulluk nedir bilmeyiz

 

NEFSE DAİR

 

Nefsiyle beynimi yoğuran Ana

Bu halde bir evlât doğuran Ana

   -Yavruya "Hey Bayram" adını koydu

 

İnsanlık Bayram'la öteyi gördü

Bayramsız âlemde çıtayı gördü

   -Maymunlar çıtada oyuna doydu

 

Ey Bayram! Savrul gel, fazilet gelsin

Gelişin hâyasız bağrımı delsin

   -Kaç ruhsuz bendeki bir beni soydu

 

ŞEYHLİK YA DA EŞEKLİK

 

Edep kapısında Eşek'lik eden

Attığı tekmeyi kendinde bulur

Bir gariban başa üç Şeyh'lik eden

İlimle irfanla aşkla yoğrulur

 

Maziden bir ibret almazsa insan

Gül'ün yaprağına kan yazsa insan

Nefsini azdırsa ve azsa insan

Adaletin has direği kırılır

 

VE.. VEYAHUT

 

Bırak peşimi kader/Karabulut gibisin

Her Dua'dan bi'haber/İçimde Put gibisin

Hep yarını yok dünle/Ünle! mazimi ünle!

Noktasız virgülünle/Ve.. Veyahut gibisin

 

TAŞLAR VAR Kİ

 

Taş vardır işe yarar taş var ki kan boyuyor

Kim kime nasıl bir taş atacak belli değil

İki hırsız beştaşı sıra ile oynuyor

Millet bu.. oynatmasın aklı var deli değil

 

AVANAK KELLE

 

Adı Türk olsa bile imansız imansızdır

Ermeni kadar hain ve Sırp kadar kansızdır

Dinsiz, donsuz, inkârcı, aptal, avanak kelle

Yetmiş milyon Kur'an'ın içinde Kur'an'sızdır

 

MEÇHÛLLERDEYİZ

 

Bu yüzlerce infazda kararı tarih versin

Direk idam sehbası ipi çeken el meçhul

Bayrak üstüne bayrak, resim üstüne resim

Bu öyle bir seçim ki 'defol' meçhul, 'gel' meçhul

 

BU BAYRAM SİYASİ

 

Kalbler parça parça göğüsler yama

Ve çelik fikirler küskün endama

Ana! ya çıkarız ya da çıkmayız

Bu bayram siyasi.. gelen bayrama

 

KELEPİR POLİTİKACI

 

Her zaman aynı taktik; sömürerek duyguyu

Gelir, gene gelmesin denen taka-tukacı

Daha işin başında anlaşılsa da huyu

Siyasi manevrayla çirkin politikacı

     Yirmi dört ayar Altın gibi kıymette kalır

     Kuyumcular defeder, koşar kalpazan alır

 

ADÂB BİLMEZE

 

Yukarıya tükürme bıyığın lekelenir

Aşağıya tükürsen sakalın var değil mi

Var garib sofrasına öğren aş nasıl yenir

Vallahi adalette yemek yemenin ilmi

 

KALLEŞ

 

Bir Evliya gezmezse Çelebi mi olurdu

Kuru nohut yanmasa leblebi mi olurdu

Bu harman yanık harman üstten Güneş kavurdu

-Çam odunu bahane- alttan ateş kavurdu

 

Bir çırak ustası var Çimşit'in bayırında

Ne çok semizlenmişti KTV çayırında

Buyurun soframızdan on mide doyurun da

Harmanımı üç gebeş yedi kalleş savurdu

 

DOMUZA BENZEYEN

 

Ense kökünden bakınca tamamı

Şekilce Domuz'u andırır yağcı

Söz yoksulu, dili karı hamamı

Ali'yi Veli'yi kandırır yağcı

 

Bir adam beş parça sekiz olursa

Hösst derler adama öküz olursa

Nefi'nin ağzına sakız olursa

Dünya'yı boynuzla döndürür yağcı

 

HOCADA SARIK YANMAZ MI?

 

Şey'i elleyip elleyip

Minareye çıksa Âşık

Ezanı türkü belleyip

Ayşe kıza yaksa Âşık

    Hocada sarık yanmaz mı,

    Danimarka uyanmaz mı

    Geç bu halkı, işin ucu

    Diyanet dayanmaz mı?

Allahüüü..! ya.. Allahü..! ya..

Biz şimdi ne yaptık güya?

   İncitmeden Ârif'ini

   Yapayım mı tarifini?

Zındıklıksa; sahte biçim

Mü'min'likse; çürük içim..

 

CAN DEDİĞİN

 

Bir dikene of diyen

Cana can mı derim ben

Her bulduğunu yiyen

Cana can mı derim ben

 

Neftse sabır olmalı

Can ezayı bilmeli

Kendisine çileli

Cana can mı derim ben

 

SAHTEKÂR DOSTLARA

 

Deveden kervansaray filden köprü olsaydı

İnsan denen merteğe ustalık mı kalırdı

Sağdan bir nefes gelip içimize dolsaydı

Lime lime göğsümde hastalık mı kalırdı

 

Hasta ol da gör dostum dostların çoğu sahte

Birinde Batı sahte birinde Doğu sahte..

 

İÇİMİZDEKİ DANİMARKA KARIŞTI

 

Aklı belinden aşağı

İki zibidi var.. Kimdir?

Ümmed’ken elin uşağı

Kâfir’den siü sağar.. Kimdir?

     Hocam; sarığım, sakalım

     Bir; Şerefeye çıkalım

     İki; sarhoş mu bakalım

     Allahüüü.. yalpalar kimdir?

Zindiksa; sahte biçimdir

Mü’min’se; çürük içimdir

 

SAMAN ÇÖPÜ

 

Gözümde saman çöpü

Ovsam.. ovamıyorum

Gönlüm bir sabır küpü

Öfke sağamıyorum

 

Aşım sirkeli küpte

Sabrım sabır, Eyüp'de

Gürleyip gürleyip de

Yağsam.. yağamıyorum

 

Yolum gitmez derine

Çağın Fatihleri'ne

Nesliyim de, yerine

Doğsam.. doğamıyorum

 

Biz okuduk Yunus'u

Dosta kurmayız pusu

Sağ-salim bu kâbusu

Kovsam.. kovamıyorum

 

Yusuf; zindanca kuyu

Can boğmaz, besler suyu

Gün vermez günü, ayı

Savsam.. savamıyorum

 

ANLA BAŞIM BAŞLIĞINI

 

Fâni insanlıktan bir eser kalsa

Nesilden nesile sorarlar oğul

Taklidi, cevherin yerini alsa

Sahteyi asıla sorarlar oğul

 

Her ömür bir anlık nefesmiş meğer

Bir eser olmalı kalmaya değer

Sen açık bir cevab değilsen eğer

Adâba, usûle sorarlar oğul

 

Belli bir tarihte hata yaptınsa

Dal veren Söğüd'de kökten koptunsa

Dost ilinde düşman eli öptünse

Kerkük'ü Musul'a sorarlar oğul

 

Konstantin; müjdeyle gelen İslâmbol

Açıldı çağları kilitleyen yol

Bir Fatih olmazsan Ulubatlı ol

Silsile silsile sorarlar oğul

 

Ergenekon nedir? Türk'ün Turan'ı

Ezberle âlemin köhnemiş hanı

Hicret mevsiminde doğan imanı

Bin yıllık fosile sorarlar oğul

 

Kitap da eserdir, cihad da anla

Birisi mürekkeb, birisi kanla

Nasreddin'lik nükten varsa kazanla

Fasıldan fasıla sorarlar oğul

 

Cennet ayağımdın ak saçlı anam

Bir çocuk doğurdun muttakîye gam

Fitneyle geçerse en büyük Bayram

Külfeti yas ile sorarlar oğul

 

Tabut başı sıkar, akıllar fırlar

Hesap mekânında cesetler hırlar

Günahı-sevabı; -kalkınca sırlar-

Rabb! diyen ses ile sorarlar oğul

 

                
HÜKÜMET ŞİİRLEŞTİ

 

Cumhurdan hükümet kurma YETKİLİ

Birinci BAY parti parti dolaştı

Dolaştıkça dolaştığına şaştı

 

TURP gibi adamdı ne BÖN ne YARIM

Dedi: “Hükümeti hemen kurarım

Var mı benden başka SOL’da ETKİLİ?”

 

İşe bak, aniden bağlandı DİLİ

HÜKÜMET lâfını konuşmaz oldu

Öteye beriye karışmaz oldu

 

Ardından ikinci BAY’a iş düştü

ÇANKAYA’da BABA’mızla görüştü

Salladı BAŞ’ını aldı TEKMİL’i

 

Çıktı dışarıya TUR’a başladı

İlk turda başkanı TANSU haşladı

Sıkmadı elini KUTAN’ın eli

 

MESUT-ECEVİT’ten destek var amma

Gitgide bu iş de oldu muamma

Acaba YETKİ’yi KİM’e vermeli?

 

Kırk beş güne üç-beş TUR sığdı ancak

Dile kolay BABO, ZOR sığdı ancak

Aşar mıyız koyduğumuz ENGELİ?

 

Derken üçüncü BAY geldi gündeme

Dördüncüde AKIL zayi, baş DELİ

BABA:! Sakın BEŞİNCİ’ye dön deme

 

 

 

 

 

 

 

 

 BEN HASAN’A DEDİM Kİ

 

Hikmet mi istiyorsun? Ben diyeyim sen dinle

Dağ eğilmez ovaya, ova yaslanır dağa

Yoksa; sus himmet bekle! Varsa; konuş ilminle

Kar üşümez soğuğa, su işlemez sıcağa

 

Hasan’ım! İnsanoğlu, muhtaç doğar insana

Sonra emzikle büyür.. Ve beşikle yan yana

Biliyorsan ilk yaşın ilk hâlini de bana

Ne yapmıştın, çocukken alınırken kucağa?

 

Hasan’ım! Hangi yol düz, hangi aşk insana has?

Hasan’ım! Güzellikler, insana kimden miras?

Ham yüreğe düşerse kurt gibi bir ihtiras

Zarar vermez mi Sol’a, hem Sol ötesi Sağ’a?

 

Hasan’ım! Büyümenin başı ekmek/su değil

Fikirsiz döşeklere ayrılan uyku değil

Sakın deme bana ki; “hamd değil, rükû değil

Tevhid aşkıdır Tevhid! son veren Batıl Çağ’a?

 

Hasan’ım! Yol biter mi, akılsız yürümeyle?

Beden toprağı bozar, ilimsiz çürümeyle

İnsan kaç kere erir yüreği erimeyle?

Düşürülmesi çirkin, haysiyetin ayağa

 

Hasan’ım! Sevdamız Hakk, hem senin hem de benim

Sana bırakacağım bu söz son demde benim

Fitne bilmem, hainlik/cinlik ötemde benim

Bende memleket satmak yoktur bir gram yağa

 

Hasan’ım! Hakk’ı dilde, hukukunu elde tut

İnsan var Melek yüzlü, insan var Lat’ca bir Put

İslâm’ı getirmiştir, Resûl’ün Cengi Uhud

Şükür, sen ve ben girdik, Muhammedî oymağa..

 

Vicdan; Batı vicdanı, ayar; Batı’dan ayar

Hasan’ım! Şu âleme söylenecek çok lâf var

Neyse gerisi malûm; burnu b..kda kargalar

Vazgeçti sâyemizde, tezeklikten doymağa..

 

Say bu şiir kaç kıta, çoksa dokuz kıtadan

Çıkart bir kıtasını edeb bize Ata’dan

Döl ne ise ona döl, kan ne ise ona kan,

Çekmez mi be Hasan’ım, daha ne deyim daha?

 
  Bugün 25 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol