Tefekkür Şiirleri
DÜŞÜNEN ADAM
Elini çenesine
Koydu DÜŞÜNEN ADAM
Bir günü senesine
Saydı DÜŞÜNEN ADAM
İş aradı kendine
Eli boş döndü gene
Küfür geldi diline
Caydı DÜŞÜNEN ADAM
Vardı ya bir çok istek
Baştaki bakmadı pek
Sanki ateşten gömlek
Giydi DÜŞÜNEN ADAM
Dünyası oldu kafes
Alamadı hiç nefes
“Çal-çırp-yut!” diye bir ses
Duydu DÜŞÜNEN ADAM
Kıymak isteri cana
Kıysa var.. evlât-ana
En sonunda şaytana
Uydu DÜŞÜNEN ADAM
“Madem düzen bu!” dedi
Rüşvet yedi hak yedi
Şer safına ebedi
Kaydı DÜŞÜNEN ADAM
Artık yatı katı var
Etiketi iş yapar
Üstte doyanlar kadar
Doydu DÜŞÜNEN ADAM
HERKES SAHİBİNE
Semeri benim kadar.. yükü ağır.. işi zor
Eşeklerin yerine uyuz sıpalar gerek..
Bilgi yoksul tabutta, ikinci kez ölüyor
Cehalet doğruluyor, sümüğünü çekerek..
Çakalın uluması bir fasılsa ilimden
Asumanı yıksa da çakal çakaldır yine
Fazileti, ahlâkı kim alıyorsa kimden
Mücevher o.. girerek o kalıbın içine
Kukla deyip geçmeyin kalıba taç kuklalar
Güldürse de insanı al püsküllü fesiyle
Tarihte sırıtıyor Deli Petro denen Çar
..Ve oynak Katerina, Baltacı zübbesiyle
Akıl fikirin tacı nefsin ipine bağlı
Ya taht korunacaktır ya baht sürünecektir
Eşeklik de şeyhlik de insan tipine bağlı
Elbet çizdiğiniz o yolda yürünecektir
TARİHİ İHMAL
Önce sağlık.. hayatın tadını değiştirin!
Ya siz değişin, ya da adını değiştirin!
Sakarya tarihimiz, ihmale gelmez tarih!
Kocatepe’de ezan.. Sakarya’da çan sesi
Nerden esti bu hava, bu gaflet neyin nesi
Sakarya Caddesi’nde bu hâle gelmez tarih!
Yarabbi! Tarihime ait bir tefekkür yok
Bizim için can veren şehide teşekkür yok
Ayyaşın kitabında yok..dile gelmez tarih!
Maksadımız nasihat.. yolundan sapanlara
Şerefinden, şanından, aslından kopanlara
Kucağını da açmaz nafile.. gelmez tarih!
-Mustafa Baba!
BİZ DE VARIRIZ BİRGÜN
Nerde gurur, nerde mal mülk, nerde şan
Siz gittiniz biz de varırız bir gün
Ya vakti.. ya ömür yaşı dolmadan
Siz gittiniz biz de varırız bir gün
Ağaydınız, paşaydınız, beydiniz
Türlü türlü kuşandınız, giydiniz
Can vermeden rütbenizi soydunuz
Siz gittiniz biz de varırız bir gün
Kâh on beşti, kâh yetmişti yaşınız
Kâh tatlıydı, kâh acıydı aşınız
Yataklara düşüp mağrur başınız
Siz gittiniz biz de varırız bir gün
Çile mi çektiniz, keyf mi sürdünüz?
Kaç garibin defterini dürdünüz?
Gece gündüz ne hayâller kurdunuz
Siz gittiniz biz de varırız bir gün
Var mı idi bir ilminiz acaba
Ne koydunuz ömür denilen kaba
Bölük-pörçük, bazen de oba oba
Siz gittiniz biz de varırız bir gün
İLK SÖZE SÖZ
Allah’ım.. ben hamal küfesi miyim
Ben, bana gitmesem, ben olur muyum?
Neftsen nefse bir hâl küfesi miyim?
Ben, beni tutmasam, ben olur muyum?
Tedarik eylersin her nimetimi
Her nefeste verirsin mühletimi
Namus perdesiyle sarıp etimi
Ben, beni örtmesem, ben olur muyum?
İki can noktamda bir umman görüş
-Akıl gerçek, fikir gerçekteki düş-
Senin rahmetinle hangi şevk sönmüş
Ben, bana yetmesem, ben olur muyum?
Alın kader, göğüs iman perdesi
Dil yüreğin arzuhalde gür sesi
Son çarem olmadı nefsin ölmesi
Ben, bende artmasam, ben olur muyum?
Omuzda dirseğim, dirsekte elim
Elde beş parmağım amel çengelim
Ecel vakti coşup iştiyak selim
Ben, bende batmasam, ben olur muyum?
Nefsin meydanında başlayan savaş
Oyluğundan büktürüp yavaş yavaş
Dizi secdeye götürür halis baş
Ben, beni tartmasam, ben olur muyum?
Her âza bedende ayrı bir gaye
Her gayede yalnız ihlâs sermaye
İlk söz üzre, söz verdiysem durmaya
Ben, beni gütmesem, ben olur muyum?
BİR ANANIN YÜREĞİNDEN
-Şehid oğlunun mezarı başından ayrılmaz analara!
Elinde şanlı bayrak, göğsünde şehid oğul
Eğiliyor öpüyor, öpüyor acısından
Vatan! dedi bir kere gelini dul, kızı dul
İçinde üç kıyamet kopuyor acısından
Yüreği yangın yeri, gözleri kanlı çanak
Dayanmazdı bu derde takdir etmeseydi Hakk
Hem diyor ki: “Yakışmaz analara ağlamak!”
Hem de öz toprağını tepiyor acısından
Gecesi günden uzun günü geceden kısa
Dilinde bir ahh! var ki yarım heceden kısa
Bakıyor mermerdeki resme, taştaki süse
Gönlüne hep ferahlık serpiyor acısından
Kâh geceler yarısı kâh sabah ezanında
Ana.. şehid oğlunun başucunda, yanında
Kendisinin daha çok üşüdüğü anında
Şehidinin resmini örtüyor acısından
BİZ ESKİLERDEN YENİ DOĞACAKLARA
Gülersen güzelce gül, ağlarsan doğru ağla
Ey sessiz gecelerin vefakâr arkadaşı
Sanki yarın yok gibi çeneni sıkı bağla
Yirmi yıllık yatağın bir gün musallâ taşı
Ben.. öğle vakti derim, sen de akşam üstü de
Her vakit ecel vakti, can kafese küstü de
De istersen, “bu beden bu Dünya’ya süstü!” de
Siler atar her süsü iki damla gözyaşı
Destanın vardı hani sayfalara sığmayan
Ey aldanan gafil ey.. sen yalanı destan san
Kurtaracak seni o yol ki, Hadis ve Kur’an
Uyarsan Cennet’e yol, uymazsan hesap başı
Ağlarsan doğru ağla gülersen güzelce gül
Neyin varsa üstünde haydi inatçı sökül
Onca güzellik varken karaya vuran akıl
Sürünür Hakk’a karşı, sürünsün Hakk’a karşı
DELİ HİKÂYESİ
Deli.. taş at kuyuya yüz akıllıya iş ver
İş verdin ya.. akıllım gelir, elinden öper
Dünya nimeti sende, küflü devir senindir
Sen âlimsin sen velî, âlim-velî delidir
Âlemde caz mevsimi, her deli gülmelidir
Tut ülfeti vur yere, evir çevir senindir
Âlimin hin aklını yoksul kafanda topla
Şanına bu yakışır, zırt-pırt kârı hesapla
Ne binde on, yüzde beş, yedide bir senindir
Ahlâk; lâf saltanatı, yetim hakkı; haram taç
Yine tasdikten muaf, birinci sayfayı aç
Yaz Defter-i Kebir’e, yüz müzevir senindir
Senin olduğun yerde akıllının işi yok
Olmadığın yerde mi? mantıklı çok kişi yok
Geç itibar tahtına.. beni seyir senindir
BALKONSUZ ŞİİRLERİM
-Ecem’in seyre durduğu hâl..
Hayat Marşı;
günlerim aylarımda
Yıllarımın manzarası gizlidir
Ömrümün çilesi Gülbahar’ımda
Unuttuğum dil yarası gizlidir
Sana karşı;
rüzgâr eser su akar
Rüzgâra ak, suya es dedin mi hiç?
Diken cana batar, gül cana kokar
Bunlara ayrı manâ verdin mi hiç?
Hep gözyaşı;
yoldaki yolcularda
Gidişin gelişi var mı bilinmez
Gurbet çöker yüreklere, art arda
Bir gurbet anısı kolay silinmez
Güç savaşı;
ayak gövdeyi taşır
İki kulak duyar, cevab bir dilin
Eller hizmettedir, akıl baştadır
Âza ayrı ayrı, iş birbirinin
Sıksa taşı;
suyu çıkaran Sultan
Zamanın mihenk taşında aşınır
Derman ibresini zor oynatan can
Gece gündüz kucaklarda taşınır
Kalb ateşi;
kamçıdır her nefese
Heyecan olmazsa sevda yavandır
Şiir bir gülledir fitilli sese
Ateş gücü hedefini dövendir
Kalem kaşı;
güzellik nişanesi
İnişi çıkışı, kabul ile ret
Heves..başarının talim hanesi
Hayâl ekseri olmayan bir servet
Pamuk başı;
sanki bir Güz gazeli
Vakti mi doldu da erken ağardı
Dünya gururuydu, Dünya güzeli
Düğün, dernek, bayram.. derken ağardı
Ruh tıraşı;
sakalımda işin ne
Hâlimin aynası, yazdığım şiir
Bakacaksan birinin geçmişine
Sözünden ziyade iş; gerçeğidir..
GERÇEKLER SIR İÇİNDE
-Sudenaz’ım İstanbul’a hoş geldi..
Mucize değil kader, bu dünyaya intikal
Bir can solarken akşam, bir can açar şafakta
Güneş doğar ve batar, doğum ve ölümden hâl
Vesvese büyükse de, o bir zerre hak, Hakk’ta
Nefis helâl bulursa gözlerde menzilini
Gök bir bağ-bahçe olur, yer hoş sofrada sini
Oturtur başucuna doyurur sahibini
İki iştah; biri yer, biri ağlar damakta
El mideye çalışır, mide cimri bedene
Ölüm; nihai perde, hayattan el çekene
İlâhi bir emirle kapanmadıkça çene
Muhabbet sürecektir bir evde bir sokakta
Bazen dizler bükülür başlar göğe değerken
Bazen mühlet istenir ve vakit dolar erken
Mal, mülk; huzur, dün, bugün, şu gün, şurada derken
Ansızın durur zaman dönüp durduğu çarkta
Mucize değil; mutlak, gerçekler sır içinde
Basit gelen dünyanın idraki ekmel dinde
Cepsiz kefenli beden toprağa değdiğinde
Bir önceki hâl kayıp nazlı dünyasız farkta
VERGİ
Köy sofrası.. küflü çanak
Kör ocak.. külüne hasret
Usta öldü.. şaşkın yamak
Ter arıyor sulu sanat
İkram bilmiyor Taşşehir
Cömertlik ehline hasret
Köylü dilince hep tehir
Soylu küfür; “Ana-Avrat.!”
Tırpanın sevda türküsü
Akkız’ın gönlüne hasret
Ter kokan toprağın süsü
Güneşte kavrulan surat
Kıratlar üşür Temmuz’da
Rüzgârın yeline hasret
Bedel gök tuzdan ucuz da
Bilen kim.. bu nasıl murat
Yer arayan helâl tohum
Bir güz gazeline hasret
Saadet; siyasi dam-dum
İntihar; krizden rahat
Vah.. kirli paranın sesi
Sesin güzeline hasret
Manukyan; günah perdesi
Açar,örter üç beş gavat
VE ALEYKÜMSELÂM
-Oğul Serkan!
..Ve aleykümselâm ey candan özgem misafir
Yerin başköşemizde ikram itibar sana
Doyur karnını, ye-iç, şöyle yaslan arkana
Bir Tanrı(!) misafiri, her şeyden üstün gelir
Hangi arzun var ise, söyle hele, çekinme
Bu akşam gidemezsin, ikide bir yekinme
Gönlü Cennet’ten bir bağ dosta hizmet edenin
Niyet i rızk tarlası, ilmi varsa sonsuz kâr
Evimizdeki efrad üç gün sana hizmetkâr
Yalnız.! İlk sabah erken.. ve ilk horoz öterken
Bizimle kalkacaksın, yapacağın farzın var
O ki; dört rekât namaz.. onunla Salih beden
..Ve onunla Mü’min’ler saf tutarken Allah’a
O saflardan bir ince tefekkür kalkar şaha
Yollanır mazlumlara, koruyacak dualar
AHH! ÇEKEN ANADOLU AK.! DEDİ
-Ne zaman? İki sıfır, iki iki’de..
Umud tükenince, hayâl bitince
Sağı solu AK Partili’yim! dedi
İnsanda insanın aklı yitince
Aklın yolu AK Partili’yim! dedi
Kazancına hile haram katmayan
Banka kurup hazine boşaltmayan
Ürettiği mahsul para etmeyen
Anadolu AK Partili’yim! dedi
İhale alırdı sürmeye sefa
Üç-beş entel, beş-on kefere kafa
Teröristler uğrar oldu da af’a
Şehid dulu AK Partili’yim! dedi
Şavkı düştü gecesine sabahın
Bitti devri, hak sömüren tamahın
Ne hikmettir; şu horlanan –Allah’ın
Garib kulu- AK Partili’yim! dedi
Çiftçiye, işçiye.. ve dahi beye
Kıymet verilmedi verdiği rey’e
Tohumuna hasret tarla.. gübreye
Muhtaç çalı AK Partili’yim! dedi
Ahı tuttu halkın ahüzarının
Endişesi kalktı dünden yarının
Has kovanda mahzun kalan arının
Süzme balı AK Partili’yim! dedi
Bu iradesidir Laz’ın Tatar’ın
Yoz kervandan kopan soylu katarın
Sitaresi bozuk olan Star’ın
Karnavalı AK Partili’yim! dedi
Gidersen ceddinin izine doğru
Akar haslet NUR’u yüzüne doğru
Bu millet sözünden özüne doğru
Yol alalı AK Partili’yim! dedi
DAĞLAR HEY
Ey dağlar! Yüce dağlar, hâli efkârlı dağlar
İçimde bir sıkıntı başlar sizi andıkça
Niçin sizin özünüz daima harlı dağlar
Benim de özüm harlı bir çöpünüz yandıkça
Ey dağlar! Koca dağlar hâli esrarlı dağlar
Yol gitmez kervan gelmez, çıkılmaz başınız var
El değmemiş gencecik kız gibi arlı dağlar
Ladinli yanağınız, kara çam kaşınız var
Ey dağlar nice dağlar, vadili yarlı dağlar
İçimde bir sıkıntı, hattâ bir tufansınız
Karacoğlan, Köroğlu, Ferhat, Avşarlı dağlar
Sevdalı gönüllere şiir okutansınız
İMTİHANLIK HİKÂYE
Bir ömürlük hikâye, beşikten bastona dek
Yıllar iman yüklü mü,ne var neyin içinde?
Geçmiş.. tarihten yaprak, bilinmeyen gelecek
Zaman ve mekân gizli köhne beyin içinde
Sen! önce bir hevestin çığlık çığlık duydular
Dünya’ya tertemizce teşrifatın var idi
Ohh! dedi sevdiklerin, seni yıkayan sular
Akarken topraklara, sanki misk amber idi
Gözyaşın mukaddes mi, bilsem, niye ağlarsın
Kulağındaki sesi duymadım ki ses versem
Hakk’a teslimiyet mi? Ahh! bilsem kime yârsın
Hataya düşer miyim, okşarsam ve öpersem?
Sır nedir? Sır hayatın kısacık kendisidir
Taşıdığı değerler, yaşandıkça çözülür
İnsan.. Rabb’ine sadık, ruhun efendisidir
Tarih tarih büyürken destanları yazılır
Balam, sana ve bana bu dünya yalan değil
Yalan olanlar biziz abes iştigal bir de..
Hele ki, ömür boyu uyunacak han değil
Han mı kaldı, ölümün büyüdüğü şehirde?
Bu hikâye kısalır ömrün sonuna doğru
Çekilir güç bedenden bastona kalır gurur
Rezil yataklar bıkar veda gününe doğru
Dilsiz başları tutan küflü yastık doğrulur
Şu külçe bedenini örten yorgan bıkmaz mı?
Uçuşurken çarşaflar inleyen nağmelerden
Sen asla bilemezsin sonbahar mı son yaz mı
Nerede, hangi vakit kapanacak son perden
Bir de külüngün var ki; Nemrud’ların benzeri
Ağzından Allah sözü hiç çıkmadıysa yandın
Hakk’a hakkaniyete döktüysen alın teri
Bir Tevhid sevdasını taşıdıysan kazandın
..Ve sen bir hikâyesin kimler, nasıl okudu?
Geride bıraktığın her şeydesin, her şeyde
“Eşhedü en lâ ilâhe illâllah” dokudu
Güzel idiysen vuslat.. sana semaî neyde..
HE HÜ KEM KÜM
-İmam Hatipli Gençlere!
Kılık.. rütbe hastası
Merasim.. şenlik yası
İkinci ölüm; alkış
Namus.. serbest piyasa
Beden..etten bir kasa
Sermaye; kapış kapış
Ahlâk.. ağızda salya
Manukyanlık madalya
Küfre antika satış
Düzen.. üç-beş cadaloz
Arzu-emel.. şişkin poz
Mühlet; nefsi aldanış
Şekil.. dünyalık yapı
Özcan.. birinci kapı
He hü.. kem küm de yanlış
Surat.. yaz-boz tahtası
Kafa.. intihar tası
Fikir; uyuşmuş kalmış
Çare.. imanlı nesil
Soru.. nerede, nasıl?
Cevab; yurda kök salmış
Nur yolu.. Kur’an,Sünnet
İnsan.. nesligül heybet
Şükran; Müslim davranış
Gençlik.. takviye kuvvet
Küfüre sed, kine sed
Kutlu olsun uyanış
HÜNER HİNDİDE
Hak.. gözde yaş alında ter
Kim, kimlere terler, kim yer?
Biliyorsan gel cevab ver
“Arpa!” desem, “Ağaç!” dersin
Tarlaya Domuz istersin
Öküz ne? Ne biçim öter?
Kaç nal çakılır kargaya?
Kaç kanat takılır taya?
Koç yüzüstü nasıl yüzer?
Kuzu nasıl tasma taşır?
İt hangi çanla dolaşır?
Çoban mı Kurt? Sürü güder..
İnsan çamda, Keçi iner
Kuşlardan Hindi’de hüner
Han beğenmez köşkte tüner
Ya baca? Noel’e tünel
Çağıran var..bize de gel!
Baba iner, baca söner
Köy köy de.. kent neye benzer?
Bir değirmen.. insan ezer
Kent bu.. çarkı böyle döner
Hem seyis, hem ağa Batı
Bizimkiler Arap Atı
Biri iner, biri biner..
BIYIK DÜŞTÜ REFİK BEY
-Refik Mertsöz’e..
Bu ne hâldir! dedim cümle âleme
Kuzu öttü, kuş meledi Refik Bey
Yediden yetmişe, tüm(!) sülâleme
Dil yutkundu, baş meledi Refik Bey
Dünya dert tarlası gariban şokta
Vicdan; insaf defterinde bir nokta
İmansız menzilden atılan okta
Can inledi, taş meledi Refik Bey
Çelenkler süsledi fakir naaşı
Tabut saray.. dua memur maaşı
Sevgiler buz tuttu, sevdalar aşı
Gönül sustu, düş meledi Refik Bey
Yalan sağdan esti, şer soldan aktı
El verip de sarıldığım el yaktı
Mideler rızkını göbekten çekti
Ağız şaştı, diş meledi Refik Bey
Gam şiirim iki kuru kelime
Başımdaki karga güler hâlime
Bir gövdeyi beşe bölen zalime
Yumruk güldü, döş meledi Refik Bey
Kadınımdı.. cenazemi hiç etti
Öldü! dedi yüreğimden göç etti
Mertliğimi bir tutamcık saç etti
Bıyık düştü, kaş meledi Refik Bey
Havva’dan beri
NİHAYET İNSANIZ
İnsanız nihayet.! bir pıhtılık kan
Kaf dağına benzer mağrur başımız
Tecelli gününde can verince can
Geride sel olur keder yaşımız
İnsanız nihayet.! mal-mülk sahibi
Yunus’un dilinde yok ilk sahibi
Molla Kasım’ların sigası gibi
Çekilir hesaba yetmiş yaşımız
İnsanız nihayet.! nefis azsa da
Bendini unutup gezip tozsa da
Üstünde bir süslü BEKİR yazsa da
Dil vermez kimseye mezar taşımız
İnsanız nihayet.! bir yüzü deli
Bir yüzü Allah’a çevrilmiş Velî
Eyyüb’ün selâmı geldi geleli
Âleme yetmekte sabır aşımız
İnsanız nihayet:! maddede manâ
Edeb kaldırımlı caddede manâ
Mü’min sayılacak raddede manâ
İnsan kıymığıdır bizim boşumuz
İnsanız nihayet.! aciz bir kuluz
Ahiren evliyiz zahiren duluz
Rehber Resûl’ümüz, Kur’an yolumuz
Sonsuzluk huzuru iman koşumuz
İnsanız nihayet.! insanız insan
Gövde dev olsa da an.. nefeslik an
Geldik yalan gittik yalan Dünya’dan
Bir ömürmüş hayâlimiz, düşümüz
DAL KIRMAZSA
Dal kırmazsa, sağdan soldan
Esen yelden zarar gelmez
Hakk üzere doğru yoldan
Gelen selden zarar gelmez
Baş kibire eğilmezse
Haramı helâl bilmezse
Eğer sözü haklı sözse
Sivri dilden zarar gelmez..
İDAREDE DELİ VAR
İdare olunan olunmak için
Mühür ele geçer baş devlet olur..
Hatır sofrasında bulunmak için
Oylanan hep baba, halk evlat olur..
Böyle bir düzenin kuyruklu kulu
Çile emeklisi yetimi dulu
Enkazı; zengine molozlu yalı
Postu; hortumcuya yat/uzan olur..
GEVİŞİMİZ BAŞKA DİŞİMİZ BAŞKA
Sıkışsak 'Yukarı Makam!' diyoruz
Heybeyi düşürsek 'Ah Arkam!' diyoruz
Sevmediğimize 'Be Adam!' diyoruz
Deyişimiz başka, işimiz başka
Gevişimiz başka dişimiz başka
Başkalar içinde laçkayız/laşka
ÇAĞLAR BOYU PEŞREV
Pehlivanlık ne kıspette ne yağda
Has çobanlık ne ovada ne dağda
İnsanın rütbesi özünden geri
Kul’un Kalû Bela sözünden beri
Hakk-ı tanımaya bir berat vardır
Berat kılıçdarı kaç Murat vardır
Mehmet’in Ata’sı Osman evlâdı!
Ya sen’ Osman’ın şu susan evlâdı!
Çağ açıp kapatan devrin nerede?
Dön de bak ardına, yerin nerede?
PUTLARIM ÖLMEMİŞSE
Gıybet.. ağu lokma.. yutulmaz iri
Yalan.. Şirretliği soluyan diri
Yarab! Nefse hâkim eyle Bekir'i
Yalandan gıybetten şerden uzak tut
Küfrün kol gezdiği yerden uzak tut..
Bulaşmasın asrın çamuru, kiri
Fitnesi, fücuru, yahut kâfiri,
Bunlar birer helva tatlısı Mabut..
PUTLARI ÖLMEMİŞLERE
Bir yürek sıcağında diri Papa'da olsan
Madenci ocağında eğri çapa da olsan
Yüreğin masuma hınç, zalime gülme ise
Yüreğin masuma hınç, zalime gülme ise
Vazifen Hakk'a karşı değil de zulme ise
Hâl; makama büyüklük, kulluğa hata verir
Âleme, ilmin şiddet, sözün safsata verir..
Budur, ezelden beri âlimin küflü hâli,
Bu hâldir büyüten o sonu gelmez vebali..
ALLI TURNAM SAK SAK OL
Öttür Gönül.. zurnayı
Vur gözünden Turna'yı..
Turna Gök'te uçmasın,
Sümbül yerde açmasın
Amma vatan ve millet
İskeletin; Kemik-Et,
Ona zarar sanadır,
Özündeki canadır.
Olacaksan Ana ol,
Birliğinden yana ol,
Zaman puslu bir zaman,
Sak, sak ol, aman.! Aman.!
KUDUZ İT MİSALİ
Taşları bağlayıp itleri salan
Milletten olanın vay ki hâline
Kuduz it misali her cana dalan
İlletten olanın vay ki hâline..
Aşk ile bir Ferhat dağı deldiyse
Cehalet gittiyse ilim geldiyse
Asr-ı Saadet'le Put'lar öldüyse
Şirretten olanın vay ki hâline..
BÜYÜKLÜK KİMDE
Hak aramak büyük iş
Hak verende büyüklük
Kendine az, mazluma
Çok verende büyüklük
Bana göre şu emek
Bal tasında taş yemek
Aza verince ayar
Nefis nefsiyle doyar
En son, en ilki sayar
İlk verende büyüklük
BİR İKİDEN BİRİNE
Bir ikiye karışırsa çok olur
Bir, birinden ayrılırsa yok olur
Bir imansız can, bedene yük olur
Ya Rab! Regaib’in kutlu kıl bize
HAKK’A VARAN YOLDA BİZ
Buyurun masa hazır, gam hazır, tasa hazır
Sevr’in yıkamadığı ülkeyi Haçlı yıkar
Haçlı Haç’ını Türk’ün mangurt beynine kazır
Bu ülkeyi yıksa tek AB amaçlı yıkar
Böyledir zannedene tavsiyemiz odur ki
Türklük iman ihlâsla Hakk’a varan yoldur ki
Hep mazlum insanlığı mertçe saran koldur ki
Çıkagelir Asya’dan zalimhaneyi yıkar..
İBRAHİM HAKKI EFENDİ’CE
Buza tuz ekilmezse ayakları kaydırır
Yerden ot sökülmezse el malını yaydırır
Araya ya bir fitne ya da kibir girerse
Kırk yıl hatırlı olan dostu dosttan caydırır
Hayatı seven insan mematta şükür söyler
-Görelim Mevlâ neyler neylerse güzel eyler..
BEN NE BİLEM
Nerelidir bu Murat Sel
Gökler’lidir sadede gel
Yozgatlı’nın başı mı kel
Ben ne bilem Hasan bilir..
Heyet; 36 kişi
Zahir konuştular işi
Ey Sincan’ın yoz çebişi
İşe mührü basan bilir,,
DAMDA DELİ BÜYÜTMENİN ÜSLÛBU
Verilen üç kuruş zam/ ÜST’e göre muazzam..
Akıl bozan bu zamdan/ Dama çıkan be adam
İn aşağı yoksa ..nı/ Görürsün çökerse dam..
HARAMZADENİN HUZURUNA
Şeriat ne? Kur'an'la Sünnet'in bütünlüğü
Ehl-i Kur'an ne? Ayet ve Hadis'ler bütünlüğü
Hayatına İslâm'ın esaslarını veren
Özünü Ehl-i Beyt'in huzuruna gönderen
Her kimse Hakk'tan korkar, hakkı korur elbette
Devlet yaşar, insanı yaşatılan Devlet'te
Âlimden âlim olmaz, deliden kâmil Veli
Mü'min de hırsız olur, haram sütse Evvel'i..
NEYE NE DENİR
Bir neşter altına yatınca gülüm
Madenin hilesi denilmez buna
Sağ iken, ansızın gelince ölüm
Kaderin cilvesi denilmez buna
Ne hastalar gördüm, ‘Anam!’ diyen hep
Halbuki doğuşta baba da sebeb
Soyunmuş bir insan; ne makam, ne cep
Nefesin kölesi denilmez buna
FETVACI İMAM PROFLA TAMAM
Ecel.. bağladı çeneyi
İmam.. konuştu keneyi
Zina, fuhuş budur, dedi.
Mandacı Bezirgan’ıyla
Kopuk Tuncay şirk çanıyla
Çaldı, ortalığı gerdi
Mânâda bir eksiklik yok
Madde denen zehirli ok
İmanlıyı yere serdi
Ölüm; yeni dirilişse
Sağlık; ölümlük bir işse
İmam niye fetva verdi?
NE GÜZELDİR
"Sessizlik sesine düşmeden önce
Hakk'ın huzuruna varmak güzeldir
Ölüm nefesine düşmeden önce
Kefeni bedene sarmak güzeldir..
Şefaat kimdendi? Resulullah'tan,
Ya Eşref-i mahlûk? Geldi ALLAH'tan
İster bilme, ister çerağında yan
İnsanlık safında durmak güzeldir..
İslâmsın ki Kutlu Doğum'ların var
Dua dua Zikir boğumların var
Bu gece yükünü Hakk yoluna sar
Cana rahmet yükü vurmak güzeldir.."
BAŞKANIM LÂFI
Ortada bir seçim havası yokken
Yağcılar meydana iner oldular
Baş tutacak kadar dâvâsı yokken
Parti başlarına tiner oldular
Neme nem şeyse başkanım lâfı
Başkanlar bu lâfla yaparlar gafı
Üç buçuk adamlar sarıp etrafı
Adamdan adamı kınar oldular
LÂFLA MAKARA
Baktım bardak içine
Bir Derya şurup vardı
Baktım tabak içine
Etobur gurup vardı
Bir oldu seksen kişi
Lâfla makara sardı
Makaranın genişi
İpsiz sarım yapardı
VİCDANİ VE CANİ
Kör nefsin bir aylık muhasebesi
Milyon kere hesap verir âleme
Her yürek taşırsa vicdani sesi
Kuş bile yem olmaz yenilmez yeme
Eza hiç hak değil, hattâ hayvana
Amir kim ey cani döktüğün kana
Eğer ki kıyarsan bir masum cana
İnsanım; insandan olmayım deme
TİKRİT SIRTLANI
-Saddam Efendi ipe düşmeden-
İnsanlık postuna girdi gireli
Zalimlik yapmıştı başı pireli
Üstü Cennet olan izbe Tikrit'te
Saç-sakal; Robenson, yatağı bitte
Dövüldü demek ki, kaşı yaralı
Saltanat ne idi? Ömürlük beleş
Makam ne? Tahtında sırıtan keleş
Bir tavşan misali kaybolup gitte
Aslını bırakma kuduz bir İt'te
Yoksa kurşun olur sulhun kuralı
BELGE
Ne hikmetse biz bizi
Belgeleriz öteden
Hayal ve fikrimizi
Gölgeleriz öteden
-Kulluk nedir bilmeyiz
Eldeki kalem tırmık
Doğrul kazmam dağı yık
Himmet.. boğazımı sık
Arpa yeriz öteden
-Pulluk nedir bilmeyiz
NEFSE DAİR
Nefsiyle beynimi yoğuran Ana
Bu halde bir evlât doğuran Ana
-Yavruya "Hey Bayram" adını koydu
İnsanlık Bayram'la öteyi gördü
Bayramsız âlemde çıtayı gördü
-Maymunlar çıtada oyuna doydu
Ey Bayram! Savrul gel, fazilet gelsin
Gelişin hâyasız bağrımı delsin
-Kaç ruhsuz bendeki bir beni soydu
ŞEYHLİK YA DA EŞEKLİK
Edep kapısında Eşek'lik eden
Attığı tekmeyi kendinde bulur
Bir gariban başa üç Şeyh'lik eden
İlimle irfanla aşkla yoğrulur
Maziden bir ibret almazsa insan
Gül'ün yaprağına kan yazsa insan
Nefsini azdırsa ve azsa insan
Adaletin has direği kırılır
VE.. VEYAHUT
Bırak peşimi kader/Karabulut gibisin
Her Dua'dan bi'haber/İçimde Put gibisin
Hep yarını yok dünle/Ünle! mazimi ünle!
Noktasız virgülünle/Ve.. Veyahut gibisin
TAŞLAR VAR Kİ
Taş vardır işe yarar taş var ki kan boyuyor
Kim kime nasıl bir taş atacak belli değil
İki hırsız beştaşı sıra ile oynuyor
Millet bu.. oynatmasın aklı var deli değil
AVANAK KELLE
Adı Türk olsa bile imansız imansızdır
Ermeni kadar hain ve Sırp kadar kansızdır
Dinsiz, donsuz, inkârcı, aptal, avanak kelle
Yetmiş milyon Kur'an'ın içinde Kur'an'sızdır
MEÇHÛLLERDEYİZ
Bu yüzlerce infazda kararı tarih versin
Direk idam sehbası ipi çeken el meçhul
Bayrak üstüne bayrak, resim üstüne resim
Bu öyle bir seçim ki 'defol' meçhul, 'gel' meçhul
BU BAYRAM SİYASİ
Kalbler parça parça göğüsler yama
Ve çelik fikirler küskün endama
Ana! ya çıkarız ya da çıkmayız
Bu bayram siyasi.. gelen bayrama
KELEPİR POLİTİKACI
Her zaman aynı taktik; sömürerek duyguyu
Gelir, gene gelmesin denen taka-tukacı
Daha işin başında anlaşılsa da huyu
Siyasi manevrayla çirkin politikacı
Yirmi dört ayar Altın gibi kıymette kalır
Kuyumcular defeder, koşar kalpazan alır
ADÂB BİLMEZE
Yukarıya tükürme bıyığın lekelenir
Aşağıya tükürsen sakalın var değil mi
Var garib sofrasına öğren aş nasıl yenir
Vallahi adalette yemek yemenin ilmi
KALLEŞ
Bir Evliya gezmezse Çelebi mi olurdu
Kuru nohut yanmasa leblebi mi olurdu
Bu harman yanık harman üstten Güneş kavurdu
-Çam odunu bahane- alttan ateş kavurdu
Bir çırak ustası var Çimşit'in bayırında
Ne çok semizlenmişti KTV çayırında
Buyurun soframızdan on mide doyurun da
Harmanımı üç gebeş yedi kalleş savurdu
DOMUZA BENZEYEN
Ense kökünden bakınca tamamı
Şekilce Domuz'u andırır yağcı
Söz yoksulu, dili karı hamamı
Ali'yi Veli'yi kandırır yağcı
Bir adam beş parça sekiz olursa
Hösst derler adama öküz olursa
Nefi'nin ağzına sakız olursa
Dünya'yı boynuzla döndürür yağcı
HOCADA SARIK YANMAZ MI?
Şey'i elleyip elleyip
Minareye çıksa Âşık
Ezanı türkü belleyip
Ayşe kıza yaksa Âşık
Hocada sarık yanmaz mı,
Danimarka uyanmaz mı
Geç bu halkı, işin ucu
Diyanet dayanmaz mı?
Allahüüü..! ya.. Allahü..! ya..
Biz şimdi ne yaptık güya?
İncitmeden Ârif'ini
Yapayım mı tarifini?
Zındıklıksa; sahte biçim
Mü'min'likse; çürük içim..
CAN DEDİĞİN
Bir dikene of diyen
Cana can mı derim ben
Her bulduğunu yiyen
Cana can mı derim ben
Neftse sabır olmalı
Can ezayı bilmeli
Kendisine çileli
Cana can mı derim ben
SAHTEKÂR DOSTLARA
Deveden kervansaray filden köprü olsaydı
İnsan denen merteğe ustalık mı kalırdı
Sağdan bir nefes gelip içimize dolsaydı
Lime lime göğsümde hastalık mı kalırdı
Hasta ol da gör dostum dostların çoğu sahte
Birinde Batı sahte birinde Doğu sahte..
İÇİMİZDEKİ DANİMARKA KARIŞTI
Aklı belinden aşağı
İki zibidi var.. Kimdir?
Ümmed’ken elin uşağı
Kâfir’den siü sağar.. Kimdir?
Hocam; sarığım, sakalım
Bir; Şerefeye çıkalım
İki; sarhoş mu bakalım
Allahüüü.. yalpalar kimdir?
Zindiksa; sahte biçimdir
Mü’min’se; çürük içimdir
SAMAN ÇÖPÜ
Gözümde saman çöpü
Ovsam.. ovamıyorum
Gönlüm bir sabır küpü
Öfke sağamıyorum
Aşım sirkeli küpte
Sabrım sabır, Eyüp'de
Gürleyip gürleyip de
Yağsam.. yağamıyorum
Yolum gitmez derine
Çağın Fatihleri'ne
Nesliyim de, yerine
Doğsam.. doğamıyorum
Biz okuduk Yunus'u
Dosta kurmayız pusu
Sağ-salim bu kâbusu
Kovsam.. kovamıyorum
Yusuf; zindanca kuyu
Can boğmaz, besler suyu
Gün vermez günü, ayı
Savsam.. savamıyorum
ANLA BAŞIM BAŞLIĞINI
Fâni insanlıktan bir eser kalsa
Nesilden nesile sorarlar oğul
Taklidi, cevherin yerini alsa
Sahteyi asıla sorarlar oğul
Her ömür bir anlık nefesmiş meğer
Bir eser olmalı kalmaya değer
Sen açık bir cevab değilsen eğer
Adâba, usûle sorarlar oğul
Belli bir tarihte hata yaptınsa
Dal veren Söğüd'de kökten koptunsa
Dost ilinde düşman eli öptünse
Kerkük'ü Musul'a sorarlar oğul
Konstantin; müjdeyle gelen İslâmbol
Açıldı çağları kilitleyen yol
Bir Fatih olmazsan Ulubatlı ol
Silsile silsile sorarlar oğul
Ergenekon nedir? Türk'ün Turan'ı
Ezberle âlemin köhnemiş hanı
Hicret mevsiminde doğan imanı
Bin yıllık fosile sorarlar oğul
Kitap da eserdir, cihad da anla
Birisi mürekkeb, birisi kanla
Nasreddin'lik nükten varsa kazanla
Fasıldan fasıla sorarlar oğul
Cennet ayağımdın ak saçlı anam
Bir çocuk doğurdun muttakîye gam
Fitneyle geçerse en büyük Bayram
Külfeti yas ile sorarlar oğul
Tabut başı sıkar, akıllar fırlar
Hesap mekânında cesetler hırlar
Günahı-sevabı; -kalkınca sırlar-
Rabb! diyen ses ile sorarlar oğul
HÜKÜMET ŞİİRLEŞTİ
Cumhurdan hükümet kurma YETKİLİ
Birinci BAY parti parti dolaştı
Dolaştıkça dolaştığına şaştı
TURP gibi adamdı ne BÖN ne YARIM
Dedi: “Hükümeti hemen kurarım
Var mı benden başka SOL’da ETKİLİ?”
İşe bak, aniden bağlandı DİLİ
HÜKÜMET lâfını konuşmaz oldu
Öteye beriye karışmaz oldu
Ardından ikinci BAY’a iş düştü
ÇANKAYA’da BABA’mızla görüştü
Salladı BAŞ’ını aldı TEKMİL’i
Çıktı dışarıya TUR’a başladı
İlk turda başkanı TANSU haşladı
Sıkmadı elini KUTAN’ın eli
MESUT-ECEVİT’ten destek var amma
Gitgide bu iş de oldu muamma
Acaba YETKİ’yi KİM’e vermeli?
Kırk beş güne üç-beş TUR sığdı ancak
Dile kolay BABO, ZOR sığdı ancak
Aşar mıyız koyduğumuz ENGELİ?
Derken üçüncü BAY geldi gündeme
Dördüncüde AKIL zayi, baş DELİ
BABA:! Sakın BEŞİNCİ’ye dön deme
BEN HASAN’A DEDİM Kİ
Hikmet mi istiyorsun? Ben diyeyim sen dinle
Dağ eğilmez ovaya, ova yaslanır dağa
Yoksa; sus himmet bekle! Varsa; konuş ilminle
Kar üşümez soğuğa, su işlemez sıcağa
Hasan’ım! İnsanoğlu, muhtaç doğar insana
Sonra emzikle büyür.. Ve beşikle yan yana
Biliyorsan ilk yaşın ilk hâlini de bana
Ne yapmıştın, çocukken alınırken kucağa?
Hasan’ım! Hangi yol düz, hangi aşk insana has?
Hasan’ım! Güzellikler, insana kimden miras?
Ham yüreğe düşerse kurt gibi bir ihtiras
Zarar vermez mi Sol’a, hem Sol ötesi Sağ’a?
Hasan’ım! Büyümenin başı ekmek/su değil
Fikirsiz döşeklere ayrılan uyku değil
Sakın deme bana ki; “hamd değil, rükû değil”
Tevhid aşkıdır Tevhid! son veren Batıl Çağ’a?
Hasan’ım! Yol biter mi, akılsız yürümeyle?
Beden toprağı bozar, ilimsiz çürümeyle
İnsan kaç kere erir yüreği erimeyle?
Düşürülmesi çirkin, haysiyetin ayağa
Hasan’ım! Sevdamız Hakk, hem senin hem de benim
Sana bırakacağım bu söz son demde benim
Fitne bilmem, hainlik/cinlik ötemde benim
Bende memleket satmak yoktur bir gram yağa
Hasan’ım! Hakk’ı dilde, hukukunu elde tut
İnsan var Melek yüzlü, insan var Lat’ca bir Put
İslâm’ı getirmiştir, Resûl’ün Cengi Uhud
Şükür, sen ve ben girdik, Muhammedî oymağa..
Vicdan; Batı vicdanı, ayar; Batı’dan ayar
Hasan’ım! Şu âleme söylenecek çok lâf var
Neyse gerisi malûm; burnu b..kda kargalar
Vazgeçti sâyemizde, tezeklikten doymağa..
Say bu şiir kaç kıta, çoksa dokuz kıtadan
Çıkart bir kıtasını edeb bize Ata’dan
Döl ne ise ona döl, kan ne ise ona kan,
Çekmez mi be Hasan’ım, daha ne deyim daha?