Bekir Yalçınkaya Resmi Web Sitesi
  Tevetoğlu/Gözler Sayfası
 

TEVETOĞLU ve GÖZLER SAYFASI   
 

  Hazırlayan:  Bekir YALÇINKAYA

      GÖZLER’de TEVETOĞLU

         

    Yıl; 1988 Yer; Ankara’nın Yukarı Ayrancı Reşat Nuri Sokağı’ndaki 69 Numaralı Ortanca Apartmanı’nın 19. Dairesi. Ev sahibleri; Ünlü edebiyatçı ve araştırmacı yazar Hamit Fethi ile oğlu Mehmet Ziya Gözler.

Misafirler; Göktürk Mehmet Uytun, Bekir Yalçınkaya, İsa Kayacan, Tevfik Turan Atasever, İhsan Kurt, İbrahim Yalçınkaya, Mehmet Cebe, Sabahattin Çankaya, Coşkun Ertepınar, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Abdullah Ortaç Özdemir, Muhammed Zeki Mert, Ramazan Güngör, Emine Akbulut, İhsan Sözer ve biraz da o gün ajandamıza not düşmediğimiz bazı isimler..

   Şairler Yazarlar ve Sanatsevenler Derneği (YAZSANDER)’i kuralı henüz birkaç ay olmuş. Resmi olarak 19 Ocak 1988’de kuruluşunu tamamladığımız bu cemiyette, bu itibarla  zamanımızın büyük bir bölümünü bazı resmi bazı formaliteleri tamamlamakla geçirsek de, edebi sohbet toplantılarımızı aralıksız her hafta ya Cumartesi, ya da Pazar günleri sürdürüyoruz. Dolayısıyla Türkiye genelinde, Ankara merkezli bir şair yazar derneğini, aynı zamanda sanatı seven her kesimin insanıyla buluşturma gayesiyle çıktığımız yolda hayli mesafe katetmişiz. Sadece merkezi Strasburg Caddesi 6/3 numarada bulunan dernek çalışmalarını zaman zaman bazı önemli mekânlara taşıma gayreti içindeyiz.

   İşte bu gayeye matuf bir şiir gününü de rahmetli Hamit Fethi Gözler’in evinde gerçekleştiriyoruz.

   Gözler, ülkemizde edebiyatı içine sindiren ve bu konuda daha o zamanlar otuzun üzerinde eser veren bir değerli edebiyatçıydı. Bu itibarla katıldığı sohbetlerde genellikle kendisinden edebiyatımız üzerine söyleşilerde bulunmasını talep ederdik. Ama kendi evindeki sohbetin talebi yine kendisinden gelmişti. Bizi, o gün; edebi çalışmaları seven ve sevdikleri kadar genç kuşaklara sevdirmeye çalışan insanlarla buluşturacak olan Gözler’in evinde, öncelikli kişiler itibariyle şiir okumaya, edebi görüşlerimizi dile getirmeye ve tam da şairlik havasını solumaya başlamıştık ki bir anda, adeta sesler ve nefesler kesildi..

  Bulunduğumuz salona, elinde siyah paltosuyla, hışımla aksaçlı ve sert bakışlı bir adam girdi. Girişiyle birlikte de mazeretini beyan buyurdu; “Dostlar, bugün Hamit Bey’in evinde toplantıda olduğunuzu hanımımdan öğrenir öğrenmez, bavulumu eve bırakıp doğru buraya koştum. Adana’dan uçakla yeni gelmeme rağmen bu nezih toplantıyı kaçırmak istemedim.”


 
Herkesin kendisine çok samimi ve içten davrandığı ve kucaklaştığı bir anda, o günlerin edebiyatçılarının henüz genç şairler listesinde yer verdiği biz, bu ak saçlı adamın kim olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Kimilerinin Fethi Bey, kimilerinin de Fethi Abi diye iltifat gösterdiği Fethi Bey, kısa süre sonra kendisini tanımayanlara da tanıştırıldı. O ak saçlı, yürek bakışlı, ama aslında içinde, kaç asır öncesinden sinmiş kalmış bir Osmanlı edebi, mertliği ve alicenaplığı bulunan bu adamın bize Fethi Tevetoğlu olduğu söylendi.

   Tevetoğlu ismini uzaktan uzağa duyan ve bazen zindanların adamı, bazen milliyetçi camianın siyasi abidesi olarak şayiasına vukuf olan ben, işte o gün Fethi Tevetoğlu’nu birebir tanıyacak ve bir güzel hatırayı benliğime kazıyacak konuşmasını dinleme imkânı bulacaktım.

   Her şiir veya nesir gününde yeni yeni isimlerle maiyetini ve çevresini genişleten YAZSANDER’in o günden itibaren kazandığı yeni ve çok önemli isim olan rahmetli Tevetoğlu, artık ileride dernek faaliyetlerimizi mümkün mertebe hep takib edecekti.

   İnsanların hayatında, ister cemiyet içinde alim, veli, ister halkın katmanında deli olsun, mutlaka özel bir günü vardır. Bizim de Hamit Fethi Gözler’in evinde bulunuşumuz; Adana’dan uçakla gelip evine apar topar bavulunu bırakıp, elde paltosu ve soluk soluğa aramıza katılma azmindeki bir adam ile tanışma vesilemiz olacaktı. Bir salon dolusu insan arasında, itibar neticesi bize henüz tanışma fırsatının gelmediği anlardan bir an, rahmetli Göktürk Mehmet Uytun ağabeyimiz, bizi diğerlerimize tanıştırıyordu; “Bekir Yalçınkaya, Gazeteci, şair yazar ve memur..”

   Evet, bulunduğum cemiyet içinde, özellikle de YAZSANDER kurucu üyeleri arasında, dikkat ederdim ki en uzun ünvanlı kişi bendim.. Uzun deyişli bir tanıtımın ardından şiir okuma vaktim gelmişti. Ve o gün ben hayatımın anlamını etkileyecek bir iltifata sebeb şu şiirimi okuyordum:

 

    HANGİ YASAK

 

Üç işgalci namına Sakarya Caddesi’nde

Lut Kavmi’nden bir sayfa açan reziller vardır

“Küfre hizmet” yazıyor birinci maddesinde

Mukadder hayattan vazgeçen reziller vardır

 

İlahi çağrılara hoş değil şeytan sesi

Batılsa nerden geldi, gafletse neyin nesi

Hayvan damı, mallık ahır, yarasalar izbesi

Zannedip Sakarya’yı seçen reziller vardır

 

Burnu kancalı vahşi horlar ehil insanı

His yok.. bu nasıl gençlik; soğuk ve soluk kanı

Yıllarca güde güde peşindeki hayvanı

Ad’dan gelip Semud’a göçen reziller vardır

 

Öyle Sakarya’ki bu sahipsizlik tabutu

İçindeki nesne taş; Uzza putu, Lat putu

Ses-nefes vermese de cezbediyor sükûtu

Bülbül! Çilegülünü biçen reziller vardır

 

Ey Sakarya! Göğsünde bu avuttuğun baş, bak

Tarihinden siliyor, tarihi yaprak yaprak

Ezanı duyması hür, safa uyması yasak

Özsuyunu cin ile içen reziller vardır

 

   
    
Bugün, olsun işte cinsinden bir çok şairin şairliği henüz tescillenmemiş şiir okuyucusunu, alkışa boğan bir alışkanlığa perde çekercesine; “halâ günümüzde böyle bir milli heyecanı, milliyetçi ruhuyla taşıyan genç de varmış.. Gel yanıma genç şairim, gel.!” diyen Fethi ağabey, binlerin yanına varmak istediği hâlde varamadığı, yakın içinde çok uzak bir milliyetçi sima idi. Zira yoğun bir dâvâ peşinde koşturucu olmanın ve az zamanla çok yorulmanın iz kaybettirdiği bu aksaçlı adamın iltifatını belki o gün tam anlamıyla anlayamamıştık.. Ama zaman içinde tarihi vakıaların bizim önümüze sürdüğü bir vatanperverin şeceresi ile kiminle, nerede, nasıl aşina olduğumuzun idrakine varacaktık..

  Fethi Tevetoğlu, tıpkı o günün bir Sabahattin Çankaya’sı gibi, tıpkı bir Tarihçi Tahsin Ünal’ı gibi, tıpkı bir Tabutlukçu İsmail Hakkı Yılanlıoğlu gibi, Ahmet Doğan, Emin Bilgiç, Abdülmecit Doğru ve Hamdi Mert’i gibi; bugünün milli hafızayı tazeleyen İhsan Kurt, İbrahim Yalçınkaya ve Ramazan Gürgün gibi ilmi, imani ve milli varislere kendi değerlerini emanet bırakan değerli bir insandı.

   Bütün bunlara rağmen, kendi kangrenine neşter vuramayan bir doktor kaderini yaşayan Tevetoğlu, 1944 senesinde tutuklanmaya başlayan Türkçüler arasında yer alarak hücre hayatıyla tanıştı. 73 gün tutuklu hayatı yaşadığı o hücreden, yekunu 11 ay 20 gün hapisliğe uzanan yolu yürüdü ve milliliği daha da pekişmiş biri olarak, tabiri caiz ifadeyle KODES mekânından çıktı. Sonra da ülkesinin en ateşli, en heyecanlı ve en canlı konuşmacısı hâlini aldı.. 1916 yılının son Ocak günü dünyaya gözlerini açan Tevetoğlu ağabey, kendisiyle, 1988’in ortalarında tarihindeki tanışmamızın ardından, bir yıl birkaç ay sonra; 89 Kasım’ının 11. gününde Hakk’ın rahmetine kavuştu..

   Böylece onunla kısır bir zamanda kalan aşinalık zincirimiz koptu ve hafızamızdan hiç eksik etmediğimiz, ondan bize yadigar birkaç cümle söz kaldı.

   Allah Rahmet eylesin..   

 

HAKKINDA SÖYLENEBİLECEKLER  İLE    

 
BENİM TANIDIĞIM TEVETOĞLU

      
1916 yılının İlk ayı Ocak’ın 31’inde İstanbul’da Dünya’ya gelen
yazar siyasetçi ansiklopedist Fethi Tevetoğlu ilk, orta ve liseyi yurdun çeşitli yerlerinde okudu. Eğitimini Askeri Tıbbıye'ye girerek devam ettirdi. Mezuniyetinin ardından Gülhane Askeri Tıbbiye'ye tayin edildi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde ihtisasını tamamlayan Tevetoğlu çocuk hastalıkları uzmanı oldu ve sonra askerlik görevinden ayrılarak gittiği  ABD'de çocuk hastalıkları dalında ihtisas yaptı, Houston'da çalıştı. Teksas ve Baylor  Üniversite’lerinde baş asistan ve öğretim görevlisi olarak görev aldı. Dönüşünde Samsun'a yerleşti ve 1942-1947 yılları arasında Samsun Hastane’sinde Baştabiplik vazifesinde bulundu. Serbest hekimlikte de bulunan Tevetoğlu, 1947’den 1953’e kadar Genelkurmay Başkanlığı Karargahı Tabibi ve Askeri Sıhhiye Teknisyen Okulu öğretmeni olarak görev aldı. 1950-53 senesinde A.Ü. Tıp Fakültesi’nde ihtisas yapan Fethi Tevetoğlu, 1956 senesinde ABD’deçocuklarda toprak yeme anemisi konusundaki buluşları dolayısıyla tıp ödülü aldı.1957 yılında Demokrat Parti’de siyasete başladı. 1968’de NATO, 1972’de Milliyetçi Çin, 1972’de de Kore tarafından kendisine Şeref Madalyaları verildi. Adalet Parti'den 1961/1974 yılları arasında Samsun Cumhuriyet Senatörü oldu. Demokrat Parti Samsun İl Başkanı görevinde de bulundu. 27 Mayıs ihtilalinden sonra Adalet Partisi Samsun Teşkilatını kurarak İl Başkanı oldu ve aynı yıl Samsun'dan senatör seçildi. Bu görevi aralıksız 12 sürdü. Sahasında kendini tanıtan ve İslam Ülkeleri Konferansı Başkan Yardımcılığı, Parlamento Dış İlişkiler Komisyonu Başkanlığı, Müslüman Mültecileri Kalkındırma Vakfı Genel Başkanlığı, Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanlığı gibi önemli vazifeleri üstlenen Tevetoğlu, edebi alanda da bir boşluğu dolduran isimdi. Kopuz, Atsız Mecmua, Türk Kültürü, Orhun, Türk Sazı, Çınaraltı, Ülkü, Toprak, Hayat Tarih dergilerinde ve Tasvir, Yeni İstanbul, Son Havadis gazetelerinde de yer alan Fethi Tevetoğlu, Türk Ansiklopedisi'ne madde yazdı. Komünizmle Mücadele Derneği'nin de kurucularındandı.
   İstanbul’da daha Askeri Tıbbiye öğrencisi iken hayranlık duyduğu Nihal Atsız’la tanışan ve  en yakın dostlarından biri olarak yeni bir döneme adım atan Tevetoğlu için bir imtihan süreci de başlamış oluyordu. Kopuz Dergisi’ni yayınlamaya başlaması Ankara’daki yetkililer tarafından tepkiyle karşılandı ve eğer dergiyi kapatmazsa er olarak Alay’a çıkarılacağı talimatına varan bir buhran anına sebebiyet verdi. Ardından da Samsuna tayin edildi. Dâvâya inanmışlığının sadakatiyle hareket eden ve ardından gelebilecek bedelleri ödemeye hep hazır Fethi Tevetoğlu, gönderildiği Samsun’da da Kopuz’u hanımının üzerine aldığı imtiyazla yayınlamayı sürdürdü. Ama Tevetoğlu’nu takibe kendini mecbur hisseden, yahut da o günün şartlarında hissettirilen bir Ankara heyeti, Samsun’a gelerek ifadesini aldı. Kopuz’a temiz olarak hükmedilip dokunulmasa da, dergide o dönemlerde yazıları yayınlananlar için sonradan pek de temiz sayılmayacak hükümler verilecekti. Irkçılık-Turancılık Davası adı altında Mayıs 1944' de başlayan ve Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Ankara Konservatuarı Direktörü Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Osman Yüksel Serdengeçti, Türk Tarihi Profesörü Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan İsmet Türmtürk, Hüseyin Namık Orkun, Nejdet Sancar, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Peyami Safa, Remzi Oğuz Arık, Z. Fahri Fındıkoğlu, Dr. Hakkı Akansel gibi Türkçü’leri içine alan dâvâda genç bir Teğmen olarak O’ da vardı. O’ Türkeş’le birlikte Tabutluk denilen hücrelerde yatan genç bir üsteğmendi. Kopuz’un hayat damarlarını teşkil eden bu milliyetçiler, Tevetoğlu ile kader birliği ederek inandıkları dâvâ için yazıları yayınlanan milliyetçi yazarlardı.
   Alınlarına Türkçü mührü vurulmuş, Turancı kaderini paylaşan ve bu sebebten tutuklanan milliyetçi isimler arasındaki Tevetoğlu, konduğu hücrede 73 gün kaldıktan sonra, mahkemenin  sanıkların ‘milli gaye için çalıştıkları’ hükmüne vararak beraat kararı vermesiyle dışarıya çıktı. Ama.. Ne zaman? 11 ay 20 gün hapis olarak, gün geçirdiği bir mahpusluk sonrası..

    Tevetoğlu, Dünya Antikomünist Teşkilatı’nın Orta Doğu ülkeleri temsilciliğini de üstlendi ve her yıl kongrelerine aralıksız katıldı. Türk Ansiklopedisi Yayın Kurulu Başkanlığı’nda da bulunan Fethi Tevetoğlu, benim tanıdığım kadarıyla yüzüne bakıldığında, insanoğlunun en vicdani tarafına işaret bir mütevazilik okunan, ifade ve fikir cephesinde, muhatabına hep milli-manevi rüzgarı estiren bir cezbedici hâl veren, sıcakkanlı ve de yiğit bir şekildi.  Ve yine onu tanıdığımda ruhunda taşıdığı değerleri görmekten mahrum bir milliyetçi çocuktum. Ki işte o Sakarya şiirimizi okuduktan sonra heyecanlanan ve alkışıyla birlikte bizi bir milli imtihana tâbi tutan Tevetoğlu, akabinde bize şunu da diyecekti: “Genç şair, size yazdığım 650 sayfalık bir Komünizm kitabımı hediye olarak göndereceğim. İnşallah bizi oradan daha iyi okursunuz..” Ama bu sözünü ya tutacak zamanı, ya da hatırlayacak bir sebebi olmadı ki, o söz verdiği kitap yerine vefat haberi geldi.

   Bana göre aynı çizgide seyreden Tarihçi Tahsin Ünal gibi; bedenen de, kalben de aynı kaderi paylaşan, Ankara’da olsun, taşrada olsun, bulunduğu her yerde Türk Milliyetçiler Derneği adına ateşli  konuşmalar yapan ve Türkçü’lüğünden hep gurur duyan Tevetoğlu, hayatının hemen her anını bu dâvâ için gram gram harcadıktan sonra, kendinden katrelerce fazla yük yüklediği kalbi; 27 Kasım 1987 günü, ani bir krizle bedenini ruh âlemine sarıp sarmaladı ve aramızdan ayrılmasına sebeb sayıldı. Fakat, unutulmadı. Her yıl 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nde medfun olduğu Samsun’daki mezarı başında hasret ve hasletle anılıyor.

   Allah rahmetine üzerinden eksik etmesin inşallah. Ruhu Şad olsun..

  

  DERLER Kİ

Evet.. derler ki; ülkemizin pop starlarından Tarkan'ın; Türkçü ve Turancı Fethi Tevetoğlu Ağabey’imiz amcaları olmaktadır. İlk defa Sincan’da bir Lale Şöleni’nde dönemin Belediye Başkanı Aziz Gürsoy’ün star misafiri olarak Ebru Gündeş ardı izlediğim Tarkan’ın bir düşünürzadesi olacağı, aklımın ucundan geçmemişti. Ki biz o günlerde Tevetoğlu ile dostluğun çerağını daha da yakma gayreti içindeydik.

  Evet.. sonra yine derler ki; Geceleyenlerin Ünlü sunucusu Okan Bayülgen, Kur’an tefsirinde bu ülkenin önemli âlimlerinden Elmalılı Hamdi Yazır’ın torunudur. Türkçülük zirvesinden Milliyetçi bir amcaya şarkıcı bir yeğen.. İlmin zirvesinden bir âlime gırgır boğumlu bir başka torun..

   Olmadı daha.. Evet, yine derler ki, şayet doğru ise, Komedyenlikte kulvar ve yâr tanımayan Mehmet Ali Erbil, Şeyh Esat Erbili’nin yeğenidir. Acaba bu ifade, Erbil’le Erbili’yi karıştırmaktan mı, yoksa vâki olan Hakk'tan mı geliyor?

    Her neyse, mesele; gelenle gideni, gidenle geleni tartma meselesi değil.. Her kişi kendi benliği içinde, dışa vurduğu biçimiyle değere tâbi tutulmalı..

   Bu itibarla Tarkan’dan bizim milliyetçilerin Amca Fethi’ye inayet beklemelerine şaşıyorum.

   Fethi Tevetoğlu gibi bir güzel insanın kendinden başka kimseye ihtiyacı var mıydı ki.. Yoktu.!

 

ESERLERİ

-Yarın Turan Benimdir.
-Bir Bayrak Altına.
-Fuzuli'nin Bahçesi
-Türklüğe Kurban
-Rabindranath Tagore
-Büyük Türkçü Müftüoğlu Ahmed Hikmet
-Enis Behiç Koryürek-Hayatı ve Eserleri
-Faşist Yok Komünist Var
-Dış Politika Görüşümüz
-Milletlere Işık Tutan İki Beyanname
-Komünist Blokta Milliyet ve Mefkure (G.Von Mende'den çeviri)
-Kıbrıs ve Komünizm
-Açıklıyorum
-Yirminci Yüzyılın Yüzkarası: Utanç Duvarı
-Türkiye'de Sosyalist ve Komünist Faaliyetler
-Mukaddes Topraklardan Geçen Yol
-Benim Gördüğüm Bugünkü Rusya
-Mehmed Emin Yurdakul- Hayatı ve Eserleri
-Ömer Naci
-Hamdullah Suphi Tanrıöver-Hayatı ve Esreleri
-Dağ Yolu
-Gönül Hanım
-Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar

 


   
 HAMİT FETHİ GÖZLER’E VARAN YOL

 

    Sincan’da Yeni Ufuk isimli bir yerel gazetenin hem Yazıişleri Müdürü’yüm, hem de köşe yazarlığı yapmaktayım. Yeni Ufuk Etimesgut ve Yenikent dahil, yörede ilklerden olması hasebiyle oldukça dikkat çekici bir konumda. Aynı zamanda hem bölge insanı, hem de Türkiye geneli şair ve yazarların dökümanlarını gönderdiği bir gazete  durumunda..

   Muş’tan Mehmet Feyyat, Antalya’dan Hadiye Budak, Gaziantep’ten Taner Abuşoğlu, İzmir’den Ahmet Gökalp, Konya’dan Uğur Köfe, İstanbul’dan Turabi Dogri, Nazilli’den Kerim Özbekler, Gölcük’ten Yücel İpek, Samsun’dan M.Halistin Kukul, Osmaniye’den Tayyip Atmaca, Tokat’tan Rakıp Şahin, Yozgat’tan Hazma Polat ve Ahmet Ünlü gibi, iç ve dış ülke insanlarının sık sık şiir postaladığı Yeni Ufuk’ta; İbrahim Yalçınkaya, İhsan Kurt, Ramazan Gürgün gibi dostlarımız da köşe yazarlığı yapmakta. Esasen Yeni ufuk dendiği zaman Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı sıfatıyla Abdurrahim Karakoç daha ziyade akla gelir. Ama, Karakoç ve ekibinden devraldığımız bu nezih gazete, zamanla bizimle çok daha önemli bir hâle geldiği ve yazıp çizdiklerimiz dış ülke insanlarına kadar milliyetçi çizgisi itibariyle takip edildiği için, Bekir Yalçınkaya ismi yavaş yavaş kendine gelme yolunda mesafeler alıyor..

   İşte bu halet-i ruhiye’nin canlılığı içinde, bir gün Göktürk Mehmet Uytun ağabeyden haber alıyorum. Diyor ki; “bir şair yazarlar derneği kuruyoruz. Bekir Bey gelsin, kurucu üye olarak aramıza katılsın.” Davete icabet ediyor ve yanımıza dost İbrahim Yalçınkaya’yı da alarak Ankara Maltepe Mustafa Kemal Bulvarı 88/3 numaradaki rahmetli Emekli, Şair Albay Enver Tuncalp’e ait emanet dairede bizim gurupla buluşuyoruz. Buradaki şairlerin hiç birini de tanımış değilim. Başlıyoruz sıradan tanışmaya. Mehmet Cebe; Bağlum’lu genç bir şair. Göktürk Mehmet Uytun; malum, derneğin vefakâr adamı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nde Uzman Şube Müdürü görevinde ve ateşli bir milliyetçi. Tevfik Turan Atasever; Emekli bir Yüksek Ziraat Mühendisi. Münir Menaf Bayar; Başbakanlık Planlama Uzmanı, Melek Melih Bayrı; bir romancı, Sabahattin Çankaya; yine çok vefalı bir milliyetçi şair ve öğretmen emeklisi. Ahmet Doğan; hamiyetli bir müteahhit, Ramazan Güngör; emekli memur ve Ispartalı hemşehrim, Muhammed Zeki Mert; gözleri dünyaya kapalı, ama gönlü manâ âlemine açık bir avukat, Bekir Sıddık Özyıldırım; bir emekli kooperatifçi, Enver Tuncalp; Emekli Albay, Yakup Orkun Yavaş; Adana’da şehid edilen milliyetçi öğretmen Hayali Hasan Yavaş’ın müzisyen yeğeni. Abdullah Ortaç Özdemir; Gazeteci ve Anahtarcı İhsan Sözer..

   Dahası; bir profesör olan İsa Kayacan ile tanıştıktan sonra aşinalık dosyasına TRT’de şeflik görevinde bulunan İbrahim Yalçınkaya ile biz; memur gazeteci şair yazar ünvanlı Bekir Yalçınkaya eklenerek 17 kurucu üye adı kayda alınıyor. Esasen 18’de tamamlanacak olan listede edibliği tescillenmiş emektar bir ismin kaydına ihtiyaç var. Ki işte o isim bugün GÖZLER’de TEVETOĞLU faslımızın asli misafiri Hamit Fethi Gözler idi. Sanatında o kadar ileriye gitmiş bir adam, dostları arasında şöyle bir kenarda bulunuyordu ve anons edildiği zamanki vakur tavrı dikkatimi çekmişti. Mütevaziydi ve kendisinin biyografisini sunmakta olan Göktürk Mehmet Uytun’u başı önünde dinlemekteydi. Bu hâl, hâlini çok iyi bildiğim üstad Karakoç’ta da vardır ve bu demek oluyor ki insan olmanın bir yanı, şair ya da yazar olmakla karıştırılmamalıydı. İşte ben, Hamit Fethi Gözler’i böyle bir anda tanıdım.

   Gözler; o gün soyadı itibariyle kayda geçen sıralamada Atasever, Bayar, Bayrı, Cebe, Çankaya ve Doğan’ın ardından 7. sırayı bizimle paylaşan isimdi. Böylece, tamamlanan kurucu üyelerle Ankara Maltepe’de başlayan dernekçilik hayatımızda, değiştirdiğimiz mekânlardan olan, Ziraat Mühendisleri Birliği, Rahmetli Necati Çelik’in başkanlığını yaptığı İzmir Caddesi’ndeki Hak-İş Binası ve Strasburg Caddesi’ndeki Yeğen Apartmanı gibi bütün yerlerde, hattâ ev toplantılarında, şair yazar namıyla katıldığımız salon toplantıları ve ara sıra yurt içi faaliyetlerimizde Gözler, hep bizimle olmuştu.

   Türk edebiyatına damgasını vurmuş ünlüleri tahlilinde ve yazdığımız şiirleri yorumunda gösterdiği ehliyet ve tahammülü fevkalâde iyiydi. Bazı kendini şair üstü şair gören ve genç kaabiliyetlere tepeden bakan şair arkadaşlarımıza “takip ettiğiniz üslup ve yol yanlış. Onları teşvik edici ve yazmaya yönlendirici uysal söz ve hareketlerde bulunun!” diyerek tenbihleyen, öz, duru ve arı bir Türkçe isteyen Hamit Fethi Gözler ağabey, kim bilir daha kimlerin hatıralarında yer almaktadır, bilemem.. Ama onun sahibi olduğum Sabır Dergisi’nde çıkan yayınlattığımız yazıları, gönderdiği mektupları, birlikte olduğumuz anlarda senin de bir şiirini eleştirelim türü sözleri benim mana alemimde hep var olmuşlardır.

       Bir gün O’nun isteği üzerine ne kadar arı ve duru olduğuna bakılacak şu şiirimi;

 

HELE KELEPÇELER SIKMASA

 

Bendim yetip artan bana

Zaman döktü beni bende

Kâh üst üste, kâh yan yana

Benden söktü beni bende

 

Adımı unutan dilim

Haykırdı: deli değilim

..Ve dört dörtlükken şekilim

Hissim yıktı beni bende

 

Belki bu zahmete bedel

Durdu ayak tutmadı el

Hasret, arzu, gaye, emel

Sevda yaktı beni bende

 

Yalnız hayâller rengarenk

Renksiz olan acı gerçek

Güvendiğim gönlümdü tek

Naza çekti beni bende

 

Dağıldıkça öteberim

Müşkülde haslet seferim

Sadakat kelepçelerim

Tekrar sıktı beni bende

 

Ne gören oldu ne duyan

Ne beni bende soluyan

Hakk’ın takdir ettiği can

Taşa ekti beni bende

 

Kıtaları içinde okuduktan sonra istediğim yorumunda; “benim dahi anlayamadığım mecazı, evlâdım kim anlayabilir? Bu ne şiddetli bir şiir.. Sade bir dille yaz, anlaşılır yaz.. Bu şiir çok ağır. Ki sen bu durumda benim hem şairim, hem de tercümanım olmalısın. Sade yaz” diyerek bana kızacaktı.. Aradan bir müddet geçtikten sonra, Türk Kooperatifçilik Kurumu salonunda okuduğum bir şiir sonrası O’nun beni Enver Tuncalp ile birlikte ayakta alkışladığını gördüğümde, kendimi biraz sadeleşmiş şair olarak telakki ettim.

    Gözler; hayatının başında başı, düşman kalleşliği sebebiyle öne eğilmiş olsa da, ömrünün sonlarına doğru, tefekkürü ve taşıdığı ilimden dolayı yücelik mertebesine varıp değmişti. O’ bana göre bugün kendisine milli, ehil, üstad ve güzel gözüyle bakabileceğimiz değerlerimizin arasında yer almaya müstehak bir Hamid’dir.!

 

HAMİT FETHİ GÖZLER KİMDİR?

 

     Türkiye’nin önemli araştırmacı ve edebiyatçıları arasında yer alan Hamit Fethi Gözler 1919 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Babası Üsküplü Ali Rıza Bey, annesi İstanbullu Muazzez Hanımdır.

    Yunan’lıların İzmir’i işgal ettiği yıllarda çocukluk günlerini yaşamakta olan Gözler, işgâlin getirdiği zorba döneminin sıkıntılarını çekti. Zira, O’nun ifadesiyle, Yunanlılar babası Ali Rıza Bey’in İzmir Kemeraltı’ndaki büyük ticarethanesine el koymuşlardı. O günlerde İzmir’de yaşayan Rumlar, Yunan’lıları Türk’lere karşı kışkırtmayı başarınca, Ali Rıza Bey’in ticarethanesi de bir çok iş yeri gibi yakılmaktan kurtulamamıştı. Böylece Ali Rıza Bey’in bütün gelir kaynakları adeta kurutulmuş oldu.

   Gözler’in hatıra nakilleri itibariyle sonradan gelişenlere bakacak olursak; “Bu duruma çok üzülen Ali Rıza Bey, Yunanlılar ile savaşan ve milli mücadelesini sürdüren Yörük Ali Efe’nin askerleri arasına katıldı. İstiklal Savaşı’nın sonuna kadar da düşmanlarla gırtlak gırtlağa, süngü süngüye çarpıştı.

   Bu olup bitenlerden habersiz olarak yaşayan Hamit Fethi Gözler ise o zamanlar 6 yaşında bir çocuktu. Dolayısıyla hayatın manasını idrak etmekten yoksun olsa da babasının mallarına el konulmasıyla içine düştükleri yoksulluğu gayet iyi hatırlamaktadır. Savaş sona erdikten sonra Ali Rıza Bey, yeniden ticarete dönmüştür, ama bu defa işleri iyi gitmemiştir. Bu sebeble ailenin Bursa’ya bir umut yolculuğu başlar. 1928’li yıllarda Bursa’ya geldiklerinde Hamit Fethi Gözler, ilkokul 2. sınıfta okuyan; çalışkan, uslu, zeki ve edebiyata meraklı bir öğrencidir.

   O’nun gençlik günlerinde, ülkesini istila eden düşmanının her türlü kötülüklerini gören ve onlarla hayatı pahasına savaşan babası Ali Rıza Bey’in ne yazık ki Bursa’da da işleri iyi gitmez. Bir yandan savaşın getirdiği zorluklar, diğer yandan işgalin ağırlığını üzerinde en çok hisseden illerden olan İzmir’den Bursa’ya yapılan yoğun göçler itibariyle sonunda baş gösteren geçim sıkıntısı, Ali Rıza Bey’i kısa zamanda oldukça yıpratır.  Nihayet bu sıkıntıların bir tezahürü olarak Gözler’in babası Ali Rıza Bey geçirdiği bir kalb krizi neticesi hayata veda eder. Babası vefat ettiğinde Hamit Fethi Gözler henüz ilkokul 3. sınıfta okuyan bir öğrencidir.

    Babasının ölümünün ardından ailenin bütün yükü artık çoğunlukla anne Muazzez Hanım’ın, biraz da abla Sahure’nin omuzlarındadır. Annesi Muazzez bir taraftan terzilik yapmakta, bir taraftan da Hamit’ini okutmaktadır. Bu şekilde devam eden hayatın içinden yüksek tahsile adım atan bir Hamit Fethi çıkmış ve yükselme hakkını elde etmiştir.

   Öğretmen olarak tahsilini tamamlayan Hamit Fethi Gözler’ ilkokul öğretmenliğiyle başladığı eğiti hayatını, beş yıl sonra Hopa Oratokulu’nda Türkçe öğretmeni olarak devam ettirir. Sonra sırasıyla Silvan, Kırıkhan, Kaşhan Ortaokulu Müdürlüğü ve Türkçe öğretmenliği görevlerinde bulunur ve 1964 yılında Ankara Atatürk Ortaokulu Müdürlüğü ve Türkçe öğretmenliğine tayin edilir. Atatürk Ortaokulu’nda da on yıl hizmet veren Gözler, Anafartalar Lisesi’nde edebiyat dersleri okutur. 1974 yılında kendi isteğiyle emekli olur.”

   Hamit Fethi Bey’in iki çocuğundan birisi olan Mehmet Ziya Gözler, bu ünlü edebiyatçı ile yollarımızın birleştiği yıllarda MTA’da Genel Müdürlük görevini yürütmekteydi.

   1938 yılında yazarlığa adım atan Hamit Fethi Gözler bugüne kadar değişik konularda bir çok makaleler yazmıştır. Çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan yazılarının sayısı beş yüzün üzerindedir. Otuz yıllık meslek hayatında iyi bir eğitimci olarak görev yapan Gözler, bir taraftan milli ve manevi duygulara sahip binlerce öğrenci yetiştirirken, öbür taraftan da durmaksızın kitap yazmayı sürdürdü. Yazdığı kıymetli kitaplarla çevresini ve toplumumuzu aydınlattı. Yıllarını vererek ortaya koyduğu eserleri arasında ders ve yardımcı ders kitapları ile edebi kaynak kitapları bulunan Gözler’in bizimle hasbihal ettiği 1988’li yıllarda yayına soktuğu eser sayısı 28 idi.

   Çocuk hikayeleriyle masalları da yazan Hamit Fethi Gözler ülkemizin önemli edebiyatçılarından birisiydi. Gözler, dolu dolu hayatını … tarihinde noktalayarak Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.

   Allah rahmet eyleye, mekânı Cennet ola..

 

ESERLERİ

 

 1-Namık Kemal Ruhu

 2-Vatan ve Kahramanlık Şiirleri Antolojisi (2. Baskı)

 3-Açıklamalı Kahramanlık Hikâyeleri

 4-Türkçe Deyimler ve Türkçe Terimleri Sözlüğü (5. Baskı)

 5-Örnekleriyle Temel Kompozisyon Bilgileri (5. Baskı)

 6-Örnekleriyle Açıklamalı Atasözleri ve Güzel Sözler (2. Baskı)

 7-Halk Edebiyatında Milliyet Unsurları

 8-Türkçemiz 1, 2, 3 (Prof. Dr. Hikmet Tanyu ile birlikte, 50. Baskı)

 9-Yunus’tan Bugüne Türk Şiiri (3. Baskı)

10-Örnekleriyle Türkçe’mizin Açıklamalı Büyük Deyimler Sözlüğü (2. Baskı)

11-Ömer Seyfettin, Hayatı, Fikirleri ve Eserlerinin Özellikleri

12-Örnekli ve Uygulamalı Hece Vezni

13-Örnekleriyle Türkçe ve Edebiyat Bilgileri Kaynak Kitabı 82. Baskı)

14-Örnekleriyle Yardımcı Edebiyat Kitabı 1 (2. Baskı)

15-Örnekleriyle Yardımcı Edebiyat Kitabı 2 (2. Baskı)

16-Örnekleriyle Yardımcı Edebiyat Kitabı 3 (3. Baskı)

17-Açıklamalı Atasözleri Sözlüğü (Mehmet Ziya Gözler ile Birlikte)

18-Ziya Paşa’nın Terkibi Bendi Üzerine Düşünceler

 

 

     Muhammet Zeki Mert’ten

   Sayın Hamit Fethi Gözler’e;

FETHİ AĞABEYİMİZ

 

Edip âlim Fethi ağabeyimiz

Lütfedip bizleri davet ettiniz

Nurlansın her zaman mutlu eviniz

Sevgi saygı size Fethi ağabeyimiz

 

Dinlenir her zaman hoş sohbetiniz

İlim irfan yazar hep kaleminiz

Dert görmesin dilerim elleriniz

Sevgi saygı size Fethi ağabeyimiz

 

Her zaman bizlere örnek oldunuz

Bize nice güzel öğüt verdiniz

Sevginizle doldu naciz gönlümüz

Sevgi saygı size Fethi ağabeyimiz

 

Allah’tan dileriz uzun ömürler

Sizinle olsun nice mutlu günler

Şairler yazarlar hep sizi dinler

Sevgi saygı size Fethi ağabeyimiz

 

Ne söylese azdır Mert kardeşiniz

Dileriz böyle geçer günleriniz

İnanın siz bizi mutlu ettiniz

Sevgi saygı size Fethi ağabeyimiz

      

       -M. Zeki Mert Demetevler/Ankara

       Yeni Ufuk Gazetesi; 17 Kasım 1988

            Yıl: 3 Sayı: 260

 

 

      

 

 

 

 

 

 

 

 

 

    

 


 

 

 

 
  Bugün 10 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol